Ed-Dârr; İnsanlara elem, keder ve zarar verici şeyleri hikmeti gereği yaratan, emir ve yasaklarına uymayan âsilere dünyada ve ahirette zarar veren, kimi kullarının kimi kullarına zarar vermesine izin ve fırsat veren, Allah takdiri olmadan kimseye zarar verilemeyen, yeryüzündeki bütün zarar imkânlarını ve kudretini yaratan, elinde bulundurandır.
ED-DÂRR: "Zarar vermek" anlamındaki "darr" veya "durr" masdarından sıfat olup "zarar veren" veya "elem ve zarar verici şeyleri yaratan" (Esmâü'l-Hüsnâ, Prof. Dr. Ramazan ALTINTAŞ, s.405 / Esmâ-i Hüsnâ, Yard. Doç. Dr. Ramazan SÖNMEZ, s.447 / T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c.8, s.481) "zarar verilmesine fırsat veren, zarar verme kuvvet ve kudretini yaratan" (Esmâ-i Hüsnâ, Yard. Doç. Dr. Ramazan SÖNMEZ, s.447) manalarına gelir.
Ed-Dârr; İnsanlara elem, keder ve zarar verici şeyleri hikmeti gereği yaratan,
Ed-Dârr; Emir ve yasaklarına uymayan âsilere dünyada ve ahirette zarar veren,
Ed-Dârr; Kimi kullarının kimi kullarına zarar vermesine izin ve fırsat veren,
Ed-Dârr; Allah takdiri olmadan kimseye zarar verilemeyen,
Ed-Dârr; Yeryüzündeki bütün zarar imkânlarını ve kudretini yaratan, elinde bulundurandır.
"Ed-Dârr Kur'an-ı Kerîm'de daha çok menfaat (nef?), hayır ve rahmet kavramlarıyla birlikte ve bunların karşıtı olarak elliden fazla ayette geçen zarar kavramı bu ayetlerin bir kısmında, Allah'tan başka tapınılan sözde tanrıların kendilerine de başkalarına da herhangi bir fayda veya zararlarının dokunamayacağını ifade eder. Bazı ayetlerde kimsenin Allah'a zarar veremeyeceği vurgulanırken altı ayette de Allah'ın kuluna zarar murat etmesi veya zarar dokundurması şeklinde kullanılır. Bunların hemen hepsinde zararın karşıtı olarak hayır, rahmet ve menfaat kelimeleri de zikredilmiştir. Diğer bazı ayetlerde, herhangi bir şekilde insana dokunan zararın Allah tarafından bertaraf edilmesinden (keşfü'd-durr) söz edilir." (El-Mu'cem, M. Fuad Abdülbâk?, "?rr" md.)
Bazı İslâm âlimleri insanı olumsuz yönde etkileyen, onun fizyolojik veya psikolojik varlığında, yakınlarında, sevdiklerinde ya da servetinde hoşa gitmeyecek durumlar meydana getiren ve mutluluğunu bozan "zarar verme" fiilinin Allah'a nispet edilmesinin İslâm'daki ulûhiyyet anlayışıyla bağdaşmayacağını savunurken ed-Dârr ism-i şerifi üzerinde durmuşlardır.
İbnü'l-Vezîr (ra) meseleye iki açıdan bakmıştır:
a) "Ed-Dârr ismi, Kur'an'da ve Buhârî ile Müslim gibi en başta gelen hadis kaynaklarında yer almadığına göre, bu ismin esmâ-i husnâ'dan kabul edilmesi gerekmez.
b) Allah'a nispeti açısından ed-Dârr'ın karşıtı olan en-Nâfi'den bağımsız olarak düşünülmesi mümkün değildir.
Şu hâlde ed-Dârr-en-Nâfi' lafızları ikileme (tekrar) durumunda olup, esmâ-i husnâ içinde ikisi bir arada "maddî-manevi her şeyin mâliki ve mutasarrıfı" (mâlikü'l-mülk) anlamını taşırlar." (Îsârü'l-Ha? ale'l-Halk, Ebû Abdullah ibnü'l-Vezîr, s.174)
Kur'an'da Allah'a nispet edilen dârr/zarar kavramı: "Allah eğer sana bir zarar verecek olsa, onu kendisinden başka kimse bertaraf edemez" (Yûnus, 10/107) örneğinde görüldüğü üzere, daima Yüce Yaratıcı'nın yetkin kudretini ifade eden ve bu kudretin başkalarında bulunmadığını vurgulayan bir üslûpla dile getirilmiş, sürekli olarak şartlı ve alternatifli cümleler hâlinde kullanılmıştır.
Ed-Dârr ile en-Nâfi' isimleri arasında bulunan sıkı münasebet onların birlikte kullanılması sonucunu doğurur. Ed-Dârr ismi en-Nâfi' kelimesinin aksine tek başına kullanılmaz. İbnü'l-Vezîr (ra)'in birinci yorumundan asıl anlaşılması gereken de bu olmalıdır. Buna göre, zarar verme kavramı Kur'an'da ve bazı hadislerde Allah'a nispet edilmekte, ancak müstakil bir isim veya sıfat niteliği taşımamaktadır.
Nitekim Ebû Abdullah el-Halîmî (ra): "Allah'a, sadece ed-Dârr ismiyle dua etmek câiz değildir. Bu nedenle her iki isimle (ed-Dârr, en-Nâfi') birlikte Allah'a dua edilmelidir." (El-Minhâc, Ebû Abdullah el-Halîmî, c.1, s.206)
İmam Gazâlî (ra) der ki: "Allah O'dur ki; hayır da şer de, fayda da zarar da O'ndan sudûr eder. Bütün bunlar, ya doğrudan doğruya veya melekler, insanlar cemâdât/canlı-cansız varlıklar vasıtasıyla Allah'a izafe edilir." (İlâhî Ahlâk (Esmâül Hüsnâ), İmam Gazâlî, s.314)
El-Hattâbî (ra) de şöyle der: "Bu iki ismin (ed-Dârr, en-Nâfi') birlikte zikredilmesi, Allah'ın dilediğine yarar sağlamaya dilediğine de zarar vermeye kâdir olduğunu gösterir. Zira zarar verme veya yarar sağlama gücüne sahip olmayanın varlığı ve etkisi de olmaz." (Esma-ül Hüsna, Heyet, s.230)
Rasûlullâh (sav) amcasının oğlu Abdullah (ra)'ı, bineğinin arkasına bindirdikten sonra O'na: "Ey Abdullah! Sana bak ne öğreteceğim: Allah'ın hakkını koru ki, O da seni korusun. Allah'ın hakkını koru ki, O'nu her daim yanında bulasın. Bir şey isteyeceğin zaman Allah'tan iste; yardım dileyeceğin zaman Allah'tan yardım dile. Şunu bilmelisin ki, bütün varlıklar sana bir konuda yardım etmek üzere bir araya gelseler, Allah'ın senin hakkında karar verdiğinden başka yardımda bulunamazlar
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız