İslam dünyası olarak, Refah ile Gazze arası sadece 30 kilometre. Bir yardım koridoru bile açamadık. Bu kadar mı aciziz? Refah sınır kapısında bekleyen yardımlar, duvarın diğer tarafında açlıktan ölen körpe canlar. Rahimlerdeki ceninlere kadar uzanan bir zulmün tanıkları ve takipçileri olarak kınanması gerekenler kategorisinde bulunuyoruz.
Bizde fazlasıyla kınama, yakınma, sızlanma var. Ama hâlâ Gazze'de durmadan akan kan var. Sanki kınamalarımızla kendimizi kandırıyoruz. Sonuç getirici, caydırıcı eylemlerde bulunmuyoruz. Biz işgalcileri kınar dururken, tarihte bizi kınayacak.
Tarih okumalarımda zihin dünyamda bir türlü oturtamadığım üç olay. Yıllar geçse de ruh dünyamda sızısı geçmeyen üç acı. Yorumlamaya çalışırken yorgun düştüğüm üç yara.
Kerbelâ Faciası.
Moğol İstilası.
Endülüs Trajedisi.
Ve bunlar yaşanırken ümmetin duyarsızlığı, tepkisizliği, suskunluğu ve acziyeti. Her okuduğumda bu katliamlara seyirci kalanları kabullenememiş ve kınamışımdır.
Nasıl kınanmaz ki?
Kerbela'da evlad-ı Rasul hunharca katledilirken sükûta gömülen ümmeti Muhammed'in insanı hayrette bırakan halini hangi kelimelerle örtbas edebilirsiniz ki?
Düşünün, Yezid'in sarayında yalnız bırakılan Zeyneb'in haykırışını ve Hz. Hüseyin'in başına gelenleri. Neden kimse tepki vermedi diye içten içe hayıflanırdım.
Acısı dün gibi taze.
Evet, kaderine terkedilmiş Ehli Beyt. Terk eden kim? Ümmeti Muhammed. Müslüman kardeşleri. Ya Rabbi ne yaman bir çelişki!
Moğol istilası. Topyekûn ümmetin yok oluşu. Mezbahane'ye sürülen koyunlar misali dehşetengiz bir katliam ve kıyıma maruz kalan kitleler. Kimseden çıt yok, korkunç bir sinmişlik ve silinmişlik.
Düşünebiliyor musunuz, bir Moğol askeri Müslüman bir köyü tek başına kılıçtan geçiriyor, tepki yok
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız