اَلْهاَدِى , Adem KarataÅŸ
Sayı : 512   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Esma-ül Hüsna

Adem KarataÅŸ

اَلْهاَدِى

  • 31 Temmuz 2025
  • 11 Görüntülenme
  • 512. Sayı / 2025 AÄŸustos



El-Hâdî; Kullarına kendini tanıma yollarını gösteren, kullarına kurtuluş yolunu gösteren ve açıklayan, kullarının doğru yolu bulması için suhuf ve kitaplar gönderen, kitaplardaki hükümlerinin yaşanması hususunda rehberlik edecek peygamberler gönderen, dilediği kullarına hidâyet vererek bâtıldan ve dalâletten uzaklaştıran, isteyen kulunu hayırlı yollara muvaffak kılandır.

Her Müslüman, Allah'ın kendisini yarattığını bildiği gibi, merhameti ile hidâyete erdirenin veya adâleti ile saptıranın da Allah olduğunu bilmesi gerekir. Bu bilgiden sonra, daima Allah'tan kendisine hidâyet etmesini ve İslâm üzere öldürmesini talep etmeli ve bunun için dua etmelidir. Zira Allah'ın, kul ile kalbi arasına girdiğini unutmamalıdır.

EL-HÂDÎ: "Doğru yolu bulmak; yol göstermek, (lütuf ile) rehberlik etmek, anlamındaki hüdâ (hedy, hidâyet) kökünden türemiş bir sıfat olup, yol gösteren, hayır ve mutluluk veren, bir hedefe rehberlik eden, manasına gelir." (T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c.15, s.9)

"Mecazi anlamda, insanlara doğru yolu gösteren kimselere el-Mehdî, doğru yolu bulan kimseye de el-Mühtedî adı verilir." (Lisânü'l-Arab, İbn Manzûr, s.353)

El-Hâdî; Kullarına kendini tanıma yollarını gösteren,

El-Hâdî; Kullarına kurtuluş yolunu gösteren ve açıklayan,

El-Hâdî; Kullarının doğru yolu bulması için suhuf ve kitaplar gönderen,

El-Hâdî; Kitaplardaki hükümlerinin yaşanması hususunda rehberlik edecek peygamberler gönderen,

El-Hâdî; Dilediği kullarına hidâyet vererek bâtıldan ve dalâletten uzaklaştıran,

El-Hâdî; İsteyen kulunu hayırlı yollara muvaffak kılan,

El-Hâdî; Kullarını muratlarına erdiren,

El-Hâdî; Bütün canlılara, her türlü ihtiyaçları için yol gösteren,

El-Hâdî; Her canlıya kendisine özgü yaratılışını veren, yol gösteren.

"Böylece Biz, İbrâhim'e göklerin ve yerin melekûtunu görüp kavrama imkânı veriyorduk ki, kesin inananlardan olsun. Gecenin karanlığı O'nu kaplayınca bir yıldız gördü: Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca da batanları sevmem, dedi. Ayı doğarken görünce: Rabbim budur, dedi. O da batınca: Rabbim bana doğru yolu göstermezse, elbette yolunu şaşırmış kimselerden olurum, dedi. Güneşi doğarken görünce: Rabbim budur; zira bu daha büyük, dedi. O da batınca dedi ki: Ey kavmim! Ben, sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben, O'nun birliğine inanarak yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratana çevirdim ve ben müşriklerden değilim. Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuklarınızdan korkmam. Ancak Rabbimin (beni korkutacak) bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ ibret almıyor musunuz?" (En'am, 6/75-80)

Ebü'l-Muâlâ (ra) der ki: "Hidâyet, müminlere cennet yollarını ve bu yollara ileten yolları göstermek anlamına gelir." (Esma-ül-Hüsna, Heyet, s.350) "Allah onlara hidâyet edecek ve durumlarını düzeltecek, onları (dünyada iken) kendilerine tarif ettiği cennete sokacaktır." (Muhammed, 47/5-6)

Allah-ü Teâlâ, kullarından iradesini devamlı olarak hayır yoluna sarf edene hidâyet, şer yolunu isteyenler için de dalâleti yaratır. Ancak bunların hiçbirinde mecbur değildir. "Allah dileseydi, sizi (hepinizi) bir tek ümmet yapardı. Şu kadar ki O, kimi dilerse onu sapıklıkta bırakır kimi de dilerse onu hidâyete iletir. Yapageldiğiniz işlerden elbette mesul olacaksınız." (Nahl, 16/93)

"Artık kim doğru yolu seçerse, ancak kendi iyiliği için seçmiş olur. Kim doğru yoldan saparsa, o da ancak kendi zararına sapmış olur. Hiç kimse bir başkasının günah yükünü çekmez ve onunla yargılanmaz." (İsrâ, 17/15)

"Ebû Câfer el-Medainî (ra) Süfyan-ı Sevri (ra)'e:

- "Allah, kimi hidâyete eriştirmek isterse, onun göğsünü İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar" (En'am, 6/125) ayetinin ne anlama geldiğini sordu. Süfyan-ı Sevrî (ra):

- O, Allah'ın içe (kalbe) attığı bir nûrdur. Göğüs onunla açılır ve huzur bulur, diye cevap verdi. Ona:

- Peki, onu bilecek bir alâmet var mı? diye soruldu. Süfyan-ı Sevrî (ra):

- Evet, ebedî yurda yönelmek, bu aldatıcı dünyadan yüz çevirmek ve ölüm gelmeden evvel ona hazırlık yapmaktır, dedi." (El-Esnâ fî Şerhi Esmâi'l-llâhi'l-Husnâ, Kurtubî, c.1, s.379)

Hidâyet kavramını genelde dini anlamda kullanırız. Oysa Rabbimizin kullarına her anlamda yol göstermesini ifade eden bu isim çok geniş kapsamlıdır. Mesela içgüdü dediğimiz şey haddizatında bir hidâyettir. 

İmam-ı Gazâlî (ra)'e göre hidâyet:

"a) Yeni doğan yavrunun memeyi tutması,

b) Civcivlerin çıkar çıkmaz daneleri toplamaya başlaması,

c) Arıların altıgen peteği yapması. vb. gibi.

Her canlının hayatını sürdürecek bilgilerin ona ilham edilişi, Allah'ın hidâyetine örnektir." (Esmâül Hüsnâ, İmam GAZÂLİ, s.317)

Âciz ve zayıf bir canlı olarak dünyaya gelen insanoğluna yönelik ilâhi lütuf ve rehberliğin boyutlarını anlatmak için: "Rabbimiz, her şeye bir fıtrat verip (o yaratılışın gereğini yerine getirmeyi) o şeye hidâyet edendir (öğretendir)

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

512. Sayı Ağustos 2025