Allah'ın emirlerinden örneÄŸin tesettür vazifesini ifsat edip aslından çıkaran da bozguncudur. Ticaret hususunda Allah'ın emirlerini bozan faiz, ihtikâr gibi haramlarla iÅŸini yapan her tüccar da böyledir. Evet, bozguncu yalnızca adam öldüren deÄŸil, aynı zamanda Allah'ın bütün emir ve hudutlarını çiÄŸneyen kiÅŸidir.Â
Allah'ın koymuş olduğu sınırlara riayet edip haddi aşmamak, ahlaki çözülme ve bozulmaya sebep olmamak için dünya ile olan ilişkimizde çok dikkatli ve hassas olmalıyız. Bir müminin dünyaya bakış açısını, onunla olan ilişkisini veciz bir şekilde ifade eden ayet-i kerimede Rabbimiz: "Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma." (Kasas, 28/77) buyurmaktadır. Ayette ilk olarak ahiret yurdunun istenmesinin emredilmesiyle dünyayı merkeze alan bir yaşam yerilmiş, fakat kişinin dünya ile ilişiği de tamamen kesilmemiştir.
Â
".Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah'ın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir." (Bakara, 2/229)
Namazın, haccın, tesettürün yani ibadetlerin tümünün kendi hudutları olduğu gibi günlük yaşamın içinde bulunan ticaret, evlilik gibi muamelelerin de Allah tarafından belirlenmiş hudutları bulunmaktadır. Kelime-i tevhidi okumuş, iman etmiş olan herkes bu sınırların içerisine adım atmış ve içerisinde bulunduğu sınırları aşmama sözünü de vermiş demektir. Bugün nasıl birini öldüren, hırsızlık yapan, haksız yere tetik çekenlere anarşist/terörist deniyorsa -ki bunun Kur'an-ı Kerim'de karşılığı bozgunculuktur- aynen öyle de her türlü iyi hareketi bozan insan anarşisttir, bozguncudur. Bunu yalnızca kamu düzenini bozmak olarak algılamayalım; Allah'ın emirlerinden örneğin tesettür vazifesini ifsat edip aslından çıkaran da bozguncudur. Ticaret hususunda Allah'ın emirlerini bozan faiz, ihtikâr gibi haramlarla işini yapan her tüccar da böyledir. Evet, bozguncu yalnızca adam öldüren değil, aynı zamanda Allah'ın bütün emir ve hudutlarını çiğneyen kişidir. Rabbimiz "Artık dine girmekte baskı ve zorlama yoktur." (Bakara, 2/256) buyurmuş, yapmaları gereken tüm emir ve yasakları beyan ettikten sonra din seçme hususunda kullarını muhayyer bırakmıştır. Buna rağmen kendi cüzi iradesiyle İslam dinini tercih edip, Müslüman olup bu sınırlar içerisine girmiş olanlar artık bu çizgileri aşamazlar. Ayet-i kerimede belirtildiği gibi Allah'ın hududunu aşanlar zalimler yani bozguncu, anarşist olanlardır.
"Allah ve elçisi, bir konuda hüküm verdikten sonra, artık inanmış bir erkek ve kadının, kendi işlerinde tercih hakları yoktur. " (Ahzap, 33/36) O halde Allah'ın kati ifadelerle emredip yasakladığı şeyler hususunda fikir teatisi yapmak, yorumlamak ve başka şekillere sokmak bir mümin için düşünülemez. Onun yapacağı ancak bu emirlere teslim olmaktır.
İnsanı küfre sürükleyen dört unsur vardır. Bunlardan ilki cehalettir. Fakat bu cehalet tahsil hayatıyla ilişkisi olmayan, dünyevi bilgilerle ölçülemeyen ve asıl mahiyeti hakkı tanımamak, hakka kör olmak, ibadetlerden ve Allah'tan uzaklaştıran manevi bir bilmeme durumudur. Yani okuma yazma bilmese dahi kalbini dine bağlamış ve vecibelerini yerine getirmiş olanlar değil; ellerinde üniversite diplomaları dahi olsa dini hakikatlere karşı gözlerini ve kulaklarını tıkamış olanlar asıl cahillerdir. Cenab-ı Allah'ın ".O halde sakın cahillerden olma!" (En'am, 6/35) diyerek şiddetle uyardığı cehalet; diploma yoksunluğu değil, hakikat körlüğüdür. Hakikat körü olan bu cahiller Allah'ı tanımaz, dini tanımazlar; bu cehaletlerinden dolayı dine yanaşmaz, Müslümanları da hor görürler. Cehaletten uzaklaşmak için "Oku!" (Alak, 96/1) buyuran ayet-i kerimeye kulak vermeli, yalnızca dinî ilimlerle mukayyet tutmadan müspet ilimleri de okumalı ve fakat bütün ilimleri Allah'ı tanımada bir vasıta kabul etmelidir.
İnsanı küfre sürükleyen bir diğer sebep ise kibirdir. Bir insanı kibirli yapmak içinse lüks hayata, baş döndürücü bir zenginliğe itmek iktifa eder
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız