Kişinin helal ve haram hassasiyeti ibadi ve kulluk hayatına etki ettiği gibi ruhi ve manevi hayatına, günlük yaşamına da etki etmektedir. Bilinen bir gerçek ki kişilerin yedikleri gıdalar, yaşadıkları ortamlar, aldıkları eğitimler vb. unsurlar kişinin zihni, ruhi, bedeni amellerini doğrudan etkileyebilmektedir. Dolayısıyla helal ve harama dikkat edilerek yaşanan bir hayat; inanç, ibadet ve ahlak tercihlerini belirlemektedir.
Helal ve harama dikkat ederek yaşam sürmek kolay olmamaktadır. Bu nefse zor gelmekte bu hususta hassasiyet göstermek de zor olmaktadır. Ancak dünya huzur ve mutluluğu, ahiret kurtuluşu da ancak bu şekilde gerçekleşecektir. Bu, unutulmaması ve ihmal edilmemesi gereken bir hakikattir.
Ahlaki zafiyetler ve bozulmalar, fıtratın ifsat edilmesiyle başlamaktadır. Fıtratı olumlu manada koruyan ve destekleyen amiller; akıl, vahiy ve bunların güdümünde hareket eden iradedir. İrade düzgün kullanılmadığı; şeytani, nefsani ve şehevi isteklerin güdümüne girdiği zaman insanın fıtrat üzere kalması ve hareket etmesi zorlaşmaktadır. İradeyi dengede tutan ve fıtrat üzere kalmasını sağlayan akıl ve vahiy ve bunların hareket sahası kalbin helal ve haram hassasiyetidir.
Hz. Peygamber'in "Helâl bellidir; haram da bellidir. İkisinin arasında ise birtakım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve ırzını (namus ve haysiyetini) korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse, harama düşmüş olur. Bu, tıpkı bir koruluğun etrafında hayvan otlatan çobanın durumuna benzer, sürüsü her an oraya girebilir. Bilin ki her hükümdarın bir koruluğu vardır. Allah'ın koruluğu ise O'nun haramlarıdır. Dikkat edin! Bedende bir et parçası vardır. O sağlam olursa bütün beden sağlam olur, ama bozuk olursa bütün beden bozulur. Dikkat edin! O et parçası, kalptir!" (Müslim, "Müsâkât", 107) şeklindeki hadisleri fıtrat üzere kalmanın, dini ve ahlaki yaşantının helal haram hassasiyeti ile gerçekleşebileceğine vurgu yapmaktadır. Kişinin vücudunun fiziki anlamda beslenmesi ruh ve zihin dünyasındaki amellerini doğrudan etkilemektedir. Akıl ve vahyin, iradenin ana merkezi olan kalbin helal ve haram kazançtan etkilendiğine de hadiste işaret edilmektedir.
İslami literatürde kazanç olarak kastedilen yalnızca elde edilen maddi menfaatler, yenilen içilen, sahip olunan servet ve imkanlar değildir. Bunlarla birlikte asıl kazanç insanın azalarıyla elde ettiği amel türünden kazançlardır. Kur'an ve Sünnette "salih amel", "kötü amel" olarak ifade edilen, azalarla elde edilen ve ahirette hesaba çekilecek olan amellerdir. "Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir." (Zariyat, 56/39-41)
İnsan, helal ya da haram bütün kazancı azalarıyla elde eder. Kur'an ve Sünnette, kazanç noktasındaki uyarılar azalar üzerinden yapılmaktadır. İnanç ve niyetle ilgili uyarılar kalp ve zihin üzerinden yapılırken, yeme ve içme ile ilgili uyarılar ağız ve mideye yöneliktir
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız