Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Misafir Kalem

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Karabacak

Sorumluluk Sahibi ve Mücadeleci Bir Gençlik

  • 05 Ocak 2019
  • 1791 Görüntülenme
  • 433. Sayı / 2019 Ocak
Yazıyı Dinle
Yazarın Diğer Yazıları
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Karabacak
Tüm Yazı Arşivi



İnsanlığa müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilen Allah Rasûlü, görevinin bir gereği olarak toplumun her tabakasıyla ilgilenmiş ve onların sorunlarına çözümler üretmeye çalışmıştır. O, özellikle hayatın en verimli ve dinç çağı olan gençliğin kıymetinin bilinmesini isterdi.

 

Genç olmanın belki de en zor taraflarından birinin, karşı cinse duyulan ilgi ve arzu olduğunu bilen Peygamberimiz, gençlere dengeli davranmayı ve sabırlı olmayı tavsiye ederdi. Abdullah b. Mesud'un anlattığına göre o, etrafındaki gençlere şöyle buyurmuştu: "Gençler! Evlenme imkânı bulanınız evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur. Evlenme imkânı bulamayanlar da oruç tutsun. Çünkü orucun, kişi için şehveti kesme özelliği vardır." (Buhârî, “Nikâh”, 3; Tirmizî, “Nikâh”, 1)

 

 

 

Kur’an’da gençlik, iki zayıf dönem çocukluk ve ihtiyarlık arasındaki güç ve kudret, bilme ve yapabilme vaktidir: “Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Allah'tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.” (Rûm, 30/54)

İnsanın hayatında asıl olan gençlik çağıdır. Çocukluk ve ihtiyarlık dönemleri arızi durumlardır. Ebû Hüreyre’den (ra) rivayete göre, Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu: “Cennetlikler kılsız, tüysüz (daha sakalı bıyığı çıkmamış) ve sürmelidirler. Gençlikleri tükenmez, elbiseleri eskimez.” (Tirmizî, “Sıfatü’l-Cennet”, 8) Dolayısıyla cennettekilerin çocuk ve yaşlı değil; genç olacaklarını bu rivayet belirtmektedir.

Gençlerin dünyadayken ise içinde bulundukları topluma azabın gelmesine bir engel olduğu da belirtilmiştir. Özellikle samimi gençler, ilahi azabın önündeki engellerden biri sayılmıştır. Allah Rasûlü bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Huşu duyan gençler, (namaz kılarak) ruku eden yaşlılar, emzikli bebekler ve otlayan hayvanlar olmasaydı başınıza muhakkak azap yağardı.” (Ebu Ya’la el-Musılî, MüsnedüEbûYa’lâ, Dımaşk, 1404/1984, XI, 287 hadis no: 6402)

İnsanlığa müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilen Allah Rasûlü, görevinin bir gereği olarak toplumun her tabakasıyla ilgilenmiş ve onların sorunlarına çözümler üretmeye çalışmıştır. O, özellikle hayatın en verimli ve dinç çağı olan gençliğin kıymetinin bilinmesini isterdi. Bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “İnsanoğluna beş şeyden hesap sorulmadıkça kıyamet günü hiçbir tarafa hareket etmeyecektir; Ömrünü nerede ve nasıl tükettiğinden, gençliğini nerde yıprattığından, malını nerden kazanıp nerde harcadığından öğrendiği bilgilerle yaşayıp yaşamadığından.” (Tirmizî, “Sıfatu’l-Kıyâme”, 1)

Hz. Peygamber, İslam’ı tebliğ ederken yeniliğe açık, idealist gençlerden büyük destek almıştır. İlk Müslümanlardan birkaç kişi 50 yaş civarında, birkaç kişi 35 yaşın üzerinde, geri kalan çoğunluk ise 30 yaşın altında bulunuyordu. Mesela genç yaşta İslam’ı kabul edenlerden Hz. Ali 10, Abdullah b. Ömer ve Ubeyde b. Cerrâh 13, Ukbe b. Âmir 14, Câbir b. Abdullah ve Zeyd b. Hârise 15, Abdullah b. Mesud, Habbâb b. Eret ve Zübeyr b. Avvâm 16, Talhâ b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf, Erkâm b. Ebu’l-Erkâm, Sa’d b. EbûVakkâs ve EsmâbintEbû Bekir 17, Muaz b. Cebel ve Mus’ab b. Umeyr 18, Ebû Mûsa el-Eş’arî, 19, Ca’fer b. Ebû Tâlib 22, Osman b. Huveyris, Osman b. Affân, Ebû Ubeyde, Ebû Hüreyre Hz. Ömer 25-31 yaşlarında idiler. (İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Ankara, 2001, s. 304-305)

Hz. Peygamber’e (sav) olduğu gibi Kur’an’ın ifadesiyle Hz. Musa’ya (as) inananlar da genellikle gençlerdi: “Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir grup gençten başka kimse Musa'ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi.” (Yunus, 10/83)

Kur’an ve hadislerden anlaşıldığına göre İslâm’ın aradığı gençlerde şu özellikler bulunmalıdır:

Sadece Rabbine Kul Olmalı

Kur’an, imanı adına mücadele eden genç olarak da Ashab-ı Kehf örneğini vermektedir: “(Rasûlüm)! Yoksa sen, bizim ayetlerimizden sadece (elbette sadece bunlar değil) Kehf ve Rakîm sahiplerinin ibrete şayan olduklarını mı sandın?” (Kehf, 18/9) Bunların kimler olduklarına dair kısaca bilgi vermek istiyoruz:

Rabbimiz Ashab-ı Kehf’ten şöyle bahsetmektedir: “O (yiğit) gençler mağaraya sığınmışlar ve: Rabbimiz! Bize tarafından rahmet ver ve bize, (şu) durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla! demişlerdi.” (Kehf, 18/10) “Biz sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Hakikaten onlar, Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidayetini arttırdık. Onların kalplerini metîn kıldık. O yiğitler (o yerin hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan başkasına tanrı demeyiz. Yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz. Şu bizim kavmimiz Allah'tan başka tanrılar edindiler. Bari bu tanrılar konusunda açık bir delil getirseler. (Ne mümkün!) Öyle ise Allah hakkında yalan uydurandan daha zalimi var mı?” (Kehf, 18/13-15) Devamındaki ayetlerde bu gençlerin dinleri uğruna sıkıntıya düştükleri ve bulundukları yerden uzaklaşmak zorunda kaldıkları bir mağaraya sığınıp burada Allah’ın izniyle 309 sene kaldıkları ve daha sonraki insanlara ibret olsun diye diriltildikleri haber verilmektedir. (Bkz. Kehf, 18/16-26)

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

433. Sayı Ocak 2019