Sayı : 495   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Hususi Fikirler

Mustafa Çelik

Bilim Kainat Kitabının Tefsiridir

  • 08 Haziran 2020
  • 1323 Görüntülenme
  • 450. Sayı / 2020 Haziran
Yazıyı Dinle
0:00
0:00
Yazarın Diğer Yazıları
Mustafa Çelik
Tüm Yazı Arşivi



Mülkün sahibi Allah’tır. Allah kendi mülkünde bizden çok amel değil, “Ahsen Amel” yani güzel amel istiyor. Bilimin kâinat kitabı üzerinde sürdürdüğü süreç bizi Allah’ın hükmüne ve hâkimiyetine bağlıyorsa, amel-i ahsen’den sayılır. Dolayısıyla bilimin insanlığa faydalı buluşlar keşfedip ortaya koyması, bizim için kâinat kitabının bir tefsiri sayılır. Kur’an tefsirinden nasıl istifade ediyorsak aynı şekilde kâinat kitabının yapılan bilim tefsirinden de istifade edeceğiz.

 

Bilim kâinatı daha iyi tanımamızı, kâinattaki yasaları keşfetmemizi ve bunun neticesinde kâinatı insanlığın menfaati ve maslahatı doğrultusunda kullanmamızı sağlayan bir araçtır. Bilim bizi kâinattaki nimetler üzerinden Allah’a bağlamıyorsa resmen ve re’sen bizi boğuyor demektir. Bilimi din katına çıkarmak, dinin yerine ve önüne geçirmek, çağdaş putperestliktir.

 

Allah’ın arzında Allah’ın adıyla başlayan, Allah’ın emir ve nehiylerini ihlal etmeyen, haber verdiklerini de yalanlamayan bilim, kâinat kitabının bir tefsiridir. Tarihte Müslüman âlimler, Allah’ın kitabı Kur’an üzerinde çalıştıkları gibi, kâinat kitabının üzerinde de aynı şekilde çalışmışlardır. Müslümanlar Tarihi incelendiğinde Müslüman âlimlerin Kur’an, İnsan ve Kâinat kitapları üzerinde ayrım yapmaksızın çalıştıkları görülecektir. Sosyolojik bir tespit olarak Müslümanlar bilimler tarihindeki muazzam yerlerini bilmedikleri için veya yanlış bildikleri için Avrupalılar karşısında büyük bir aşağılık duygusuna kapılmış bulunmaktadırlar. Bir Müslüman için değerler denildiğinde, imanın kavramlara yüklediği manalar akla gelir. Din, insanın sadece ölümden sonraki hayatı ile ilgilenen bir inanç sistemi değildir. Aynı zamanda insanların dünya hayatını düzene sokan, dünyada yaşarken ne yapmaları gerektiğini, daha kaliteli yaşam için araştırma yapmaları gerektiğini de söyler. Bilim; dinin emrettiği ve dinin emrinde kalmasını istediği bir şeydir. Din ile bilimi rakip gibi görenler, durmadan bilimi dine başkaldırmış bir rakip haline getirmeye çalışanlar, dindışı kalmış olanlardır. Allah-û Teâlâ buyuruyor:

“Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk, 67/ 1-2)

Mülkün sahibi Allah’tır. Allah kendi mülkünde bizden çok amel değil, “Ahsen Amel” yani güzel amel istiyor. Bilimin kâinat kitabı üzerinde sürdürdüğü süreç bizi Allah’ın hükmüne ve hâkimiyetine bağlıyorsa, amel-i ahsen’den sayılır. Dolayısıyla bilimin insanlığa faydalı buluşlar keşfedip ortaya koyması, bizim için kâinat kitabının bir tefsiri sayılır. Kur’an tefsirinden nasıl istifade ediyorsak aynı şekilde kâinat kitabının yapılan bilim tefsirinden de istifade edeceğiz.

Bilim, kâinat kitabının keşfi için vardır. Keşf, var olanı açığa çıkarmaktır. Kur’an-ı Kerim’in içerisinde mana var, hakikat var, bir de sır var. Tefsir bunların açığa çıkartılmasıdır. Sadece manayı açığa çıkartmak hakikati ihmal etmek, insanı tatmin etmediği gibi, Kur’an hakikatlerinin hayata tam manasıyla sirayet etmesini de sağlamaz. Aslında kelimeler, ibareler-ifadeler- manayı veriyor. Ama o cümlenin, o mananın bir de insanın zihninde, kalbinde ve hayatın içinde bir gerçekliği yani hakikati vardır. Hakikat’in tefsiri insanın sadece aklına değil, aynı zamanda duygularına da hitap eden, aklını ikna ederken kalbini de tatmin eden ve zihnini, kalbini dağıtmayan bir keşif faaliyetidir. Dış dünya gerçekliği ile Kur’an gerçekliğinin örtüşmesi ve uyumunun verdiği huzuru göstermektir.

Dinde itibar iltifattan mukaddemdir. Esas olan iltifat değil, itibardır. Teveccüh-ü nas insanı kendi istediği yere götürür. Teveccühü nasa meftun olanlar, Kur’an’ın istediğini söyleyemezler. En geniş anlamda tefsir kelimesi Allah-û Teâlâ’nın muradını keşf demektir. Allah’ın ayetlerle murad ettiği nedir, sorusuna verilmiş cevapların hepsi tefsirdir. Bu bakışla İslamî faaliyetlerin tamamının bir tefsir faaliyeti olduğunu söyleyebiliriz. Fıkıh, Allah’ın bizden murad ettiği ibadet, muamelat, ukubat ve benzeri hükümlerin ne olduğunu keşfetme çabasıdır. Kelâm, inanç noktasında neye nasıl inanmamız gerektiği ile ilgili Allah’ın muradının ne olduğu, Ahlâk, Allah-û Teâlâ’nın bizden kendi yolunda yapacağımız ibadetleri rızasına uygun bir şekilde yapabilme, ona tam manasıyla abd olabilme, marifetullaha, müşâhedetullaha vasıl olmak için bu yolda Allah’ın muradını öğrenme ve yaşama çabasıdır. Özü itibariyle aynı olan bu ilimler tanımlanabilmesi için kendi içinde bağımsız bir ilim olarak görülmüştür.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

450. Sayı Haziran 2020