Kur'an'da Tefekkür İbretler Dersidir , Mustafa Çelik
Sayı : 514   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Hususi Fikirler

Mustafa Çelik

Kur'an'da Tefekkür İbretler Dersidir

  • 30 Eylül 2025
  • 10 Görüntülenme
  • 514. Sayı / 2025 Ekim



İnsan, düşünmekle insandır. Akletmek, sorgulamak, anlam aramak; insanı diğer varlıklardan ayıran en temel özelliktir. Kur'an ise, sadece okunup geçilecek bir kitap değil; üzerinde derin derin düşünülmesi gereken bir hayat rehberidir. Bu yüzden Kur'an, tekrar tekrar insanı tefekküre, yani derin düşünmeye çağırır. Çünkü tefekkür, aslında bir ibretler dersidir.

Tefekkür, sadece soyut bir zihinsel faaliyet değildir. Aksine, kalbi etkileyen, davranışa yön veren, insanı dönüştüren bir süreçtir. Gerçek tefekkür, kişiyi sorumluluk sahibi bir kul, merhametli bir insan, şuur sahibi bir varlık haline getirir. Kur'an'ın kıssaları, tarihten örnekler, doğa olayları bu yüzden anlatılır. Her biri birer ders niteliğindedir.

Bize tefekkürü, taakkulü, tafakkuhu emreden Kur'an-ı Kerim kavramlarıyla kalbimizi, aklımızı çalıştıran, beynimizi nurlandıran, hayatımızı huzura kavuşturan hidayet rehberi bir kitaptır. Hilafetin ilgasından bu yana Kur'an'ın öngördüğü tefekkür terkedilmiş, İslam dünyasında şekilcilik hâkim olmuş, hurafeler almış yürümüş ve batıl inançlar yayılmıştır. Müslümanlar taklitçiliğe yönelmiş ve geri kalmış, başkalarına muhtaç duruma düşmüşlerdir. Onlar Kur'an üzerinde düşünecekleri, manasını anlamaya çalışarak hükümlerini uygulayacakları yerde, onu yalnız kabirlerde ve matem günlerinde okunan bir kitap durumuna getirmişlerdir. Onlar bu halleriyle hazine üzerinde oturup ta dilenen zavallı insanlar gibidirler. Yine onlar bu durumlarıyla çağlayanlar arasında oturup ta susuzluktan ölen kimselere ne kadar benziyorlar. (Bkz.Muhammed Abdülazim ez-Zerkani, Menahilü'l-lrfan fi Uliimi'I-Kur'an, Mısır 1372/1952,1,474,475 ) "Hâlbuki bu, apaçık hüsranın ta kendisidir." (Zümer, 39/15; Hacc, 22/21) Şurası hepimizi mutlu eden bir husustur ki, son zamanlarda İslam dünyasında yeniden uyanma alâmetleri belirmekte ve Kur'an'ın hedeflediği tefekküre yönelme görülmektedir.

Kur'an ayetlerinin birçoğunun, bir hususta görüş öne sürmek ve aklı kullanmak demek olan tefekkür (Bkz.Ezheri, Tehzibü'l-Lüga, Mısır ts. 10, 203; Ragıb, Müfredat, ts., 398), incelemek ve gözlemler yapmak suretiyle bir şey hakkında fikir ve kanaat sahibi olmak anlamı taşıyan nazar (Bkz.Ragıb, Müfredat, ts., Sh: 517), akıl, tedebbür ve tezekkür köklü kelimelerle son bulması, onun üzerinde çok yönlü ve kapsamlı olarak düşünülmesi gereğini gösterir. Rasûlüllah (sav) Abdullah İbn Abbas (ra) hakkında: "Allah'ım, onu dinde fakih yap ve ona te'vili öğret" (Tabakatu İbn Sa'd, 2, 120; Kurtubi, Tefsir, Mısır 1967, 1, 33), diye dua etmiştir. Hz. Peygamber'in bu duası kabul edilmiş; İbn Abbas, Rasülüllah'dan öğrendiklerinin dışındaki pek çok bilgiyi, Kur'an üzerinde tefekkür ederek, aklını kullanmak suretiyle elde etmiştir. Kendisi, hem sahabiler arasında en büyük bir müfessir ve hem de dirayet tefsiri konusunda da önder kabul edilir. Hz. Aişe'den gelen rivayete göre, "Hz. Peygamber, Kur'an-ı Kerim'den ancak az sayıdaki ayetin manasını tefsir ediyordu." (Taberi, Tefsir, 1, 37; lbn Kesir, Tefsir, 1, 6) İbn Mes'ud ve Ebu Abdirrahman'dan gelen rivayetlere göre, sahabe, Kur'an'ın manasını azar azar öğreniyorlardı; mesela, Kur'an'dan on ayeti öğrendikleri zaman, onların manalarını tam kavramadan ve hükümlerini tatbik etmeden başka ayetlere geçmezlerdi. (Bkz.Taberi, Tefsir, l, 35, 36. Krş.: Serahsi, Mebsut, Mısır 1331/1915, Beyrut, 1,' 199, 200.) Demek ki, Kur'an üzerinde enine boyuna düşünürler, manasını kafa ve kalplerine iyice yerleştirirler; kesinlikle, anlamadan sadece dilleriyle okuyup geçmezlerdi. Hz. Peygamber, Kur'an'ı yalnız okuyup geçen, onun esprisini özüne ve ruhuna sindiremeyenleri kınamış ve böyle bir davranışın zarar ve tehlikesine işaret etmiştir. Hz. Peygamber (sav) bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

"İçinizde öyle gruplar türeyecektir ki, siz, onların namazları yanında namazlarınızı, oruçları yanında oruçlarınızı, amelleri, işleri yanında kendi işlerinizi basit ve küçük göreceksiniz. Onlar Kur'an da okuyacaklardır. Fakat onların okuduğu Kur'an'ın feyzi, boğazlarından aşağıya geçmeyecektir. Yani onlar, bu yüce kitabın inceliklerini, ruhunu gereği gibi anlayamayacak, onun manasını kafalarına ve kalplerine yerleştirip ondan yararlanamayacaklardır. Onlar, okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkacaklardır." (Kastallani, lrşadü's-San, Mısır 1307/1889, 7, 476; Ayni, Umdetü'l-Kari,lstanbul 1308/1890, 9, 350; Buhari, Sahih-i Buhari, 4, 166,6,115)

Burada, kastedilen dinin ne olduğu ve ondan çıkanların kimler olabileceği hususlarındaki münakaşalara girilmeyecektir. Ancak, Kur'an üzerinde tefekkür edilmemesinin, onun hedeflediği yönlere gidilmeye çalışılmamasının çok büyük zararlar getirebileceği ve tehlikeli sonuçlar doğurabileceği hususlarına işaretle yetiniyoruz.

Tefekküre büyük değer veren Hz. Peygamber'in, Kur'an anlayışını iyi kavrayan sahabenin ileri gelenleri, Kur'an'ı daima düşüne düşüne, yavaş yavaş okumuş ve ezberlemişlerdir. Mesela, Abdullah b. Ömer (ra), Bakara suresini 8 yılda ezberlemiştir. (Bkz.Suyuti, ltkan fi Ulumi'l Kur'ân, 2, 179) Aslında Abdullah İbn Ömer (ra), hafızası ve muhakemesi güçlü bir zattır. İsteseydi, bu sureyi kısa zamanda ezberlerdi

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

514. Sayı Ekim 2025