Sayı : 514   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İrfan Mektebi

Osman Nuri Topbaş

Tefekkür

  • 30 Eylül 2025
  • 7 Görüntülenme
  • 514. Sayı / 2025 Ekim



Cenab-ı Hak, bizden ruhani tefekkür istemektedir. Aksi hâlde tefekkür istidadı nefsani arzuların anaforunda helâk edilmiş olur. Çünkü hak ile meşgul olmayan bir kalbi bâtıl işgal eder. Kâinatta her şey, kalbin seyrettiği bir vitrindir. Kalp, her vitrinden muhakkak bir tesir alır. Bu sebeple kalbin Rahmânî vitrinleri mi, şeytani vitrinleri mi seyrettiğine dikkat etmelidir. Zira parmak izi nasıl ki maddî bir kimlik ise, insanın seyredip tefekkürüne mâl ettiği vitrinler de kişinin manevi kimliğini meydana getirir.

İbadetler, ancak huşû ile ifa edildiğinde seviye kazanır. Tefekkür, ibadetlerde huşûyu temin eder. Zira tefekkür; ibadet esnasında kimin huzurunda olduğunun şuur ve dikkatini kazandırır. Bu sebeple tefekkür derinliği içinde ifa edilen ibadetlerle, gafilane ifa edilenler arasında muazzam bir seviye farkı vardır.

"Bazı kimseler Hasan-ı Basrî Hazretleri'ne gelerek:

-Yâ Şeyh! Gönlümüz gaflet uykusundadır; öyle ki, artık hiçbir sözün tesiri olmuyor. Ne olur, bizi uyandırmak için siz bir nasihatte bulunsanız. dediler.

Hasan-ı Basrî Hazretleri buyurdu ki:

-Keşke sizin gönlünüz uyuyor olsaydı. Çünkü uyuyan kişi tez uyanır. Fakat sizin gönlünüzün ölmüş olmasından korkarım! Zira ne zamandır uyandırmak isterim de hiç yerinden kımıldamaz!

Bu ifadeler karşısında dehşete kapılan o şahıslar:

-Yâ Şeyh! Bu hükmünüzle bizi korkutuyorsunuz, dediler.

Hasan-ı Basrî Hazretleri buyurdu ki:

-Eğer bugün korkarsanız, yarın kıyamet günü emin olursunuz. Vay o kişinin hâline ki, bugün burada korkulması icap eden (emir ve yasaklar)dan korkmaz!.." (Tezkiretü'l-Evliyâ)

Cenab-ı Hak, bizlere müstesna bir nimet olarak lütfettiği, hissiyat merkezi olan "kalb"in, bu ilâhî imtihan âleminde daima ilâhî sır ve hikmetlerin doyumsuz hayranlığı içinde olmasını arzu ediyor. Böylece Hakk'a yakınlık ve dostluğun rikkat ve hassasiyeti içinde, takva üzere bir kulluk hayatı yaşamamızı diliyor. Fâniliği idrakin kazandırdığı gönül uyanıklığına sahip olmamızı istiyor.

Gaflet, yani dünyevî ve nefsani şartlanmalar; idrak zafiyetine, hassasiyet körelmesine ve kalbî hantallığa sebebiyet verir. Bu hastalığın en tesirli tedavi yollarının başında, "tefekkür" gelir. Zira tefekkür, insanın çoğu kez şuursuzca içine sürüklendiği hata ve isyanların farkına varıp telafisine yönelmenin en mühim vesilesidir.

Tefekkürden maksat; gayesiz, şuursuz ve nefsani bir düşünme faaliyeti değildir. Her insanın, bir şekilde düşüncelere dalması gayet tabiîdir. Fakat herkesin tefekkürle varacağı nokta, kalbî durumuna göre farklı farklıdır. Zira pek çok nimet gibi tefekkür nimeti de iki uçlu bir bıçak gibidir. Kullanıldığı yere göre hayra da vesile olabilir, şerre de. Bu sebeple kimileri, düşünceleriyle ruhaniyet ufuklarına kanat açarken, kimileriyse nefsaniyetin hoyratlığı içinde ömrünü ziyan eder.

Mevlânâ Hazretleri'nin şu misali, bizlere ne güzel bir ufuk açmaktadır:

"İdareciler, bir havuza; halk ise havuzu dolduran borulara benzer. Eğer borulardan pis su gelirse, havuz pis suyla; temiz su gelirse, havuz temiz suyla dolar."

İnsan vücudunda tefekkür ve tahassüsün merkezi olan "kalp" de bir havuz gibidir. Merhum Necip Fâzıl'ın tabiriyle, bu havuzu dolduran oluklar çifttir, birinden nur akar, birinden kir. Yani bu oluklardan sürekli nefsani iştihâlar, ihtiraslar ve gafletler gelirse, iç âlemimiz bir mezbeleye döner. Lâkin bu oluklar feyiz ve ruhaniyet pınarlarına mecra olursa, kalpler bir hikmet deryası hâline gelir.

Cenab-ı Hak, bizden ruhani tefekkür istemektedir. Aksi hâlde tefekkür istidadı nefsani arzuların anaforunda helâk edilmiş olur. Çünkü hak ile meşgul olmayan bir kalbi bâtıl işgal eder.

Kâinatta her şey, kalbin seyrettiği bir vitrindir. Kalp, her vitrinden muhakkak bir tesir alır. Bu sebeple kalbin Rahmânî vitrinleri mi, şeytani vitrinleri mi seyrettiğine dikkat etmelidir. Zira parmak izi nasıl ki maddî bir kimlik ise, insanın seyredip tefekkürüne mâl ettiği vitrinler de kişinin manevi kimliğini meydana getirir.

Öte yandan, ruhani tefekkür kabiliyeti, insanı diğer mahlûkattan ayırıp farklı ve üstün kılan bir hususiyettir

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

514. Sayı Ekim 2025