Koronavirüs ve İslam Dünyası , Ahmet Varol
Sayı : 495   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Ä°slam Aleminden

Ahmet Varol

Koronavirüs ve İslam Dünyası

  • 08 Mayıs 2020
  • 1271 Görüntülenme
  • 449. Sayı / 2020 Mayıs
Yazıyı Dinle
0:00
0:00
Yazarın Diğer Yazıları
Ahmet Varol
Tüm Yazı Arşivi



Ä°ÅŸgaller, iç savaÅŸlar, insanların kitleler halinde yurtlarını terk ederek mülteci kamplarına yerleÅŸmek zorunda kalmaları, ekonomik geri kalmışlık ve benzeri sebeplerden dolayı zaten önemli sıkıntılar yaÅŸayan ve bu yüzden pek çok insanın yardıma muhtaç olduÄŸu Ä°slam dünyasında koronavirüse karşı savaÅŸ sebebiyle alınan tedbirlerin birtakım ekonomik sektörleri tamamen devredışı bırakması yardıma el açan yeni ihtiyaçlılar kitlesi ortaya çıkardı.

 

Yapılan tüm çaÄŸrılara ve koronavirüsten kaynaklanan olaÄŸanüstü duruma raÄŸmen siyonist iÅŸgal rejimi, Gazze'ye yönelik ablukasını kaldırma veya kısmen hafifletme yoluna gitmedi. Hatta koronavirüsle savaÅŸ için kullanılacak tıbbi araçların, hastaları teÅŸhiste kullanılacak malzemelerin yani test kitlerinin ve ilaçların bölgeye sokulmasının kolaylaÅŸtırılması için yapılan çaÄŸrılara bile kulak tıkadı. Bu durum Filistin topraklarını iÅŸgal altında tutan ve Gazze'yi abluka altına alan siyonist zihniyet sahiplerinin insanlıktan ve insanî deÄŸerlerden ne kadar uzak, bir varlığa insan denmesi için gerekli olan vasıflardan ne derece yoksun olduÄŸunu göstermesi açısından ibret vericiydi.

 

 

GeçtiÄŸimiz yılın sonuna doÄŸru Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve koronavirüs ve Kovid 19 olarak adlandırılan virüsten kaynaklanan salgın tüm dünyayı olduÄŸu gibi Ä°slam dünyasını da büyük ölçüde etkiledi.

BaÅŸlangıçta bu virüsün neden kaynaklandığı konusunda tartışmalar ortaya çıktı. AraÅŸtırmalar virüsün Vuhan'daki bir vahÅŸi hayvan pazarından yayıldığını ortaya koyuyordu. Ancak bazıları bunun bir biyolojik saldırı olduÄŸunu iddia etti. EÄŸer biyolojik saldırı idiyse kim ne adına, kimin yararına ve kime karşı yapmıştı. Bazıları bu tür küresel çapta saldırılarda hedefe yerleÅŸtirdiÄŸi ABD'nin bu iÅŸte de birinci derecede sorumlu olabileceÄŸini ima ettiler. Ancak sonraki geliÅŸmeler ABD'nin bu salgından en fazla zarar gören ülke olduÄŸunu ortaya koydu. Bizim bu dosyayı hazırladığımız sıradaki son rakamlara göre tüm dünyada koronavirüs bulaÅŸanların %31.42'sini yani yaklaşık üçte birini ABD vatandaÅŸları oluÅŸturuyordu. Ölenlerin ise %25'e yakın bir kısmını yani yaklaşık dörtte birini ABD'de ölenler oluÅŸturuyordu. EÄŸer ABD böyle bir salgını planladıysa ve saldırıyı gerçekleÅŸtirdiyse kendi vatandaÅŸlarını böylesine büyük bir riske atmayı neden göze aldı. Bunu hesap edemediÄŸi için mi böyle bir sonuçla karşılaÅŸtı? Bazılarına göre salgının arkasında Çin olabilirdi. Ancak salgının baÅŸlangıç noktası bu ülkeydi ve ilk etapta en büyük zarar gören ülke oldu. Bazılarına göre ise dünyaya ÅŸekil veren, tüm resmi yönetimlerin üstünde yer almak isteyen ve perdenin arkasında yürüttükleri çalışmalarla bir dünya devleti kurmaya çalışan küresel lobiler bu iÅŸi planlamıştı.

Bütün bunlar tabii birer komplo teorisi ve henüz hiçbirini ispat etmeye yetecek delil yok. Ancak gözden kaçmayan bir gerçek var ki o da salgının ortaya çıkmasıyla birlikte medyanın ve kamuoyunu yönlendirme gücüne sahip mekanizmanın tüm dünyada çok geniÅŸ çaplı bir sansasyon oluÅŸturması, her tarafta büyük bir panik havasına ve dünya ülkelerinin tümünün korkunç bir tehlikeyle karşı karşıya olduklarını ima eden telaÅŸa neden olmalarıydı. Bu konuda yürütülen çalışmalar sebebiyle hem korkunç bir bilgi kirliliÄŸi ortaya çıktı, hem de ülkelerin çoÄŸu virüse karşı savaÅŸ iddiasıyla adeta hayatı felç eden, ekonominin büyük zararlar görmesine, birçok sektörün tamamen iÅŸlemez hale gelmesine sebep olan ciddi adımlar attı.

Ä°ÅŸte bu yönde atılan adımlar Ä°slam dünyasında hem toplumsal hem ekonomik hayatın büyük ölçüde etkilenmesine, hayatın adeta durmasına neden oldu. Bu konuda söylediklerimiz insanları tehdit eden ve bütün dünyayı sarsan salgına karşı mücadeleyi gereksiz ve anlamsız bulduÄŸumuz ÅŸeklinde anlaşılmamalı. Ama sözünü ettiÄŸimiz sansasyonun olayın gereÄŸinden fazla abartılmasına ve bazı konularda tamamen gereksiz sınırlandırmalara, yasaklara, hastalığın bizzat kendisinden daha büyük zararlara yol açan adımlar atılmasına sebep olduÄŸunu söyleme hakkımızın da olduÄŸunu düÅŸünüyoruz. Bu konuda söylediklerimizin haklılığı belki zamanla anlaşılacaktır. Zaten son zamanlarda Avrupa ülkelerinde yapılan tartışmalarda bu hususun gündeme getirildiÄŸini hatırlatmamızda yarar var.

Ä°ÅŸgaller, iç savaÅŸlar, insanların kitleler halinde yurtlarını terk ederek mülteci kamplarına yerleÅŸmek zorunda kalmaları, ekonomik geri kalmışlık ve benzeri sebeplerden dolayı zaten önemli sıkıntılar yaÅŸayan ve bu yüzden pek çok insanın yardıma muhtaç olduÄŸu Ä°slam dünyasında koronavirüse karşı savaÅŸ sebebiyle alınan tedbirlerin birtakım ekonomik sektörleri tamamen devredışı bırakması yardıma el açan yeni ihtiyaçlılar kitlesi ortaya çıkardı. Dolayısıyla yardım potansiyelinin önemli bir kısmının bu yeni ihtiyaçlılar kitlesine kaydırılması zorunluluÄŸu ortaya çıktı. Bu da doÄŸal olarak diÄŸer sebeplerden dolayı yardıma ihtiyaç duyanlara ayrılan payın azalmasına neden oldu. Bununla birlikte olaÄŸanüstü durum sebebiyle yardımların miktarlarının diÄŸer zamanlara göre biraz artmasının oluÅŸan açığı kısmen kapattığını da söylemek mümkündür. Ama bu yine de sürekli yardıma ihtiyaç duyan kitlelerin sıkıntılarının artmasını engelleyemedi. Bu yüzden özellikle mülteci kamplarındaki ekonomik sıkıntılar bu dönemde hayli arttı.

Yapılan tüm çaÄŸrılara ve koronavirüsten kaynaklanan olaÄŸanüstü duruma raÄŸmen siyonist iÅŸgal rejimi, Gazze'ye yönelik ablukasını kaldırma veya kısmen hafifletme yoluna gitmedi. Hatta koronavirüsle savaÅŸ için kullanılacak tıbbi araçların, hastaları teÅŸhiste kullanılacak malzemelerin yani test kitlerinin ve ilaçların bölgeye sokulmasının kolaylaÅŸtırılması için yapılan çaÄŸrılara bile kulak tıkadı. Bu durum Filistin topraklarını iÅŸgal altında tutan ve Gazze'yi abluka altına alan siyonist zihniyet sahiplerinin insanlıktan ve insanî deÄŸerlerden ne kadar uzak, bir varlığa insan denmesi için gerekli olan vasıflardan ne derece yoksun olduÄŸunu göstermesi açısından ibret vericiydi. Ä°ÅŸgal rejiminin ablukayı bu derece sıkı bir ÅŸekilde uygulaması tabii ki bölgede koronavirüsün yayılması riski karşısında endiÅŸenin daha da artmasına neden oldu. Çünkü hastalığın yayılması karşısında bölgedeki saÄŸlık kurumlarının mücadele etmesi için gerekli malzemeleri ve ilaçları mevcut deÄŸildi. Bununla birlikte hastalığın bölgeye girmesine raÄŸmen çok fazla yayılmaması, çok sınırlı sayıda insana bulaÅŸması da Yüce Allah'ın bir lütfü oldu. Hastalığın yayılmasının önlenmesinde kendilerine bu hastalığın bulaÅŸtığı tespit edilen kiÅŸilerin hızla tecrit edilmesinin ve kitleye yayılmasının önlenmesi için gerekli tüm tedbirlerin alınmasının da bir payı vardı.

Filistin'in Batı Yaka bölgesinde koronavirüs hastalığı ilk olarak Yunanistan'dan, Hz. Ä°sa'nın doÄŸum yeri olması sebebiyle Hıristiyanlar tarafından kutsal bilinen Beytüllahim ÅŸehrine gelen turistlerden bazı kiÅŸilere bulaÅŸması sonucu ortaya çıktı. O yüzden Beytüllahim ÅŸehri karantinaya alındı ve bölgede olaÄŸanüstü hal ilan edildi. Daha sonra yayılmasının önlenmesi için alınan tüm tedbirlere raÄŸmen Batı Yaka'nın diÄŸer bazı ÅŸehirlerine de sıçradı ama hasta sayısı aşırı derecede artmadı.

Kudüs'te kontrol tamamen siyonist iÅŸgal rejiminde olduÄŸundan buralardaki hastaların durumlarını da o takip ediyordu. Ancak bölgede yaÅŸayanlar iÅŸgal rejiminin bu ÅŸehirde Filistinli hastalarla ilgilenmediÄŸini ve hatta hasta olanları kayda geçirmediÄŸini dile getirdiler. Filistin'in 1948'de iÅŸgal edilmiÅŸ bölgesinde yaÅŸayan Filistinlilerle ilgili bilgiler ise tamamen Ä°srail'in verilerine ve istatistiklerine dâhil ediliyordu.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

449. Sayı Mayıs 2020