Siyonist işgal rejimi ve küresel emperyalizmin bu rejime destek yoluyla şımarttığı siyonist katiller bütün İslam âleminin ortak düşmanıdır. Ancak İslam âleminin bu ortak düşmanı karşısında ortak tavır sergilenememesi onun bu derece saldırgan ve azgın olmasına yol açmaktadır. Bu ortak düşman karşısında etkisiz kalınması bu derece saldırgan ve tehditkâr olmasının önünü açmıştır. Durdurulamaması halinde bütün İslam âlemi için ciddi tehdit olmaya devam edecektir.
Siyonist işgal rejimi 21 aya yakın süredir Gazze'de tam anlamıyla bir soykırım savaşı sürdürüyor. İşgal rejiminin bu savaşı sadece kendi gücüyle sürdürmesi imkânı olmadığı gibi, savaşın siyonist işgal rejimini İslam âleminin kalbine bir hançer gibi saplayan Batı emperyalizminin hesaplarıyla da doğrudan ilişkisi olduğu da bilinen bir gerçektir. Biz bu konularla ilgili tespit ve görüşlerimize daha önce de muhtelif yazılarımızda temas ettiğimizden burada ayrıntısına girmeyeceğiz. Çünkü bu ayki yazımızda ağırlıklı olarak işgal rejiminin 13 Haziran tarihinde İran'a yönelik hava saldırısıyla başlayan savaş ve ardından vuku bulan gelişmeler üzerinde durmak istiyoruz. Ancak bu hadiseyle ilgili ayrıntılara girmeden önce genel nitelikli dört hususa temas etmekte yarar görüyorum.
Birinci olarak: Siyonist işgal rejiminin Filistin toprakları üzerinde inşa edilmesinin amaçlarından biri de İslam âlemine yönelik tehditler ve saldırılar için bir karakol oluşturulmasıdır. Batılı emperyalist ülkelerin şimdiye kadar ona sahip çıkmalarının amaçlarının başında da bu vasfının korunması gelmektedir. Onun bu vasfını koruması ise bu konuda yüklendiği fonksiyona bağlıdır. Bu itibarla siyonist işgal rejiminin, Gazze'deki direniş karşısında ciddi sarsıntı geçirdiği bir dönemde, nükleer silah tehdidini bahane ederek İran'a saldırmasının kendi tercihi olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü böyle bir saldırıya karşılık verilmesinin kendisini daha çok zorlayacağını tahmin etmemesi mümkün değildi. Ama bazıları kendisiyle bazıları da ABD emperyalizminin planıyla ilgili birtakım hesaplarla, biraz da ABD'nin kurduğu Demir Kubbe başta olmak üzere hava savunma sistemine ve ABD'nin yardım vaatlerine fazla güvenerek saldırıyı gerçekleştirmiştir. Saldırının tek ve öncelikli amacının da nükleer silah endişesi değil, İran'ı askeri yönden hırpalamak ve onun askeri gücünün en azından bir kısmını etkisiz hale getirmek olduğu kanaatindeyiz.
İkinci olarak: Siyonist işgal rejimi ve küresel emperyalizmin bu rejime destek yoluyla şımarttığı siyonist katiller bütün İslam âleminin ortak düşmanıdır. Ancak İslam âleminin bu ortak düşmanı karşısında ortak tavır sergilenememesi onun bu derece saldırgan ve azgın olmasına yol açmaktadır. Bu ortak düşman karşısında etkisiz kalınması bu derece saldırgan ve tehditkâr olmasının önünü açmıştır. Durdurulamaması halinde bütün İslam âlemi için ciddi tehdit olmaya devam edecektir. Bu itibarla ortak düşmana karşı verilen savaşa destek verilmesi, onun etkisiz hale getirilmesi mücadelelerine de sahip çıkılması gerekir.
Üçüncü olarak: Herhangi bir zulüm uygulamasının zihnen basitleştirilmesi sonucuna götürecek kıyaslamalar son derece yanlıştır. Böyle bir kıyaslama bir yandan da zulmün zulme gerekçe yapılmasına imkân vermektedir. Ne kadar ilginçtir ki siyonist işgal ordusunun sözcüsü İran'la savaşın başlamasından sonra Müslümanlara ve Arap halklarına çağrıda bulunarak İran'ın Suriye'de yaptığı katliamları ve camileri yıkmasını hatırlatıyordu. Gazze'de onlarca camiyi yıkan, on binlerce insanı katleden bir canavarın kendi suçlarını İran'ın suçlarıyla örtmeye kalkışması tam bir edepsizlik ve insanların akıllarıyla oynamaya kalkışmaktır. Ama ne yazık ki bunun benzeri hataya Müslüman halklar arasında da düşüldüğünü görüyoruz. Onlar da görünüşte İran'ı eleştirme iddiasıyla, "İsrail'in öldürdüklerinin sayısı İran'ın Suriye'de öldürdükleri kadar bile değil!" türünden veya benzeri sözler sarf ediyorlar
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız