Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İrfan Mektebi

Osman Nuri Topbaş

Cenab-ı Hak Nasıl Bir Genci Sever ?

  • 06 Mayıs 2021
  • 1367 Görüntülenme
  • 461. Sayı / 2021 Mayıs



Gençlerin kalbine hangi muhabbetler ilkā edildiyse, onlar filiz verir. Allah Rasûlü (sav), gençlere; iman, ibadet, tâat, hizmet, cihad, tebliğ tohumlarını ekti, onlardan böyle güzel bir nesil yetişti. Bugün gençlerimizi Efendimiz (sav)’in kıstas ve ölçüleriyle mi yetiştiriyoruz; yoksa onları, ekranlara, internete, sokakların insafına mı terk ediyoruz? Hortlamış bir câhiliyye devrinde yaşıyoruz.

 

Bu millet; gençlerini, Bizans’ın, Avrupa’nın ayarlarıyla değil, Allah Rasûlü (sav)Efendimizin ölçüleriyle yetiştirdi. Gençlerinin hayallerini ve rüyalarını, nebevî müjdelere nail olmak süslerdi. Fakat zamanla o şuur gevşemeye maruz kaldı. Gençliğin yetiştirilmesi ihmale uğradı.

 

 

Tabiatta mevsimler her yıl deveran eder; ancak insanın dünya hayatında bahar fırsatı, gençlik sermayesi sadece bir kere gelir. Gençlik güzel değerlendirilirse, orta yaşlar meyvedar olur, yaşlılık pişmanlıklardan, ah vahlardan selâmet bulur ve gerçek hayat olan ahiret yurdu, ebedî cennet baharına kavuşur. Çünkü gençlikte ne ekilirse, ömrün hasat mevsiminde o mahsul elde edilir. Bir bardağı taşıran son damla, önceki damlaların devamı mahiyetindedir. Hadis-i şerifte buyrulur:

“Nasıl yaşarsanız öyle vefat edersiniz, nasıl vefat ederseniz öyle diriltilirsiniz!” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, V, 663)

Gençlik, ömrün heyecan ve enerji dolu bir zaman dilimidir. Bu enerji nereye sarf edilirse, insana bu istikamette sermaye olur. Hak yoluna sarf edilirse, Allah’ın en sevdiği derecelere ulaştırır.

Rasûlullah (sav)şöyle buyurur:

“Allah Teâlâ, gençliğini Allah’a itaat yolunda geçiren genci sever.” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 65/1867)

Yine Sevgili Peygamberimiz (sav); Allah’a itaat eden ve İslâm ahlâkı üzere yetişen bir gencin, kıyamet günü Arş’ın gölgesinde bulunacağını haber vermiştir. (Bkz.Buhârî, “Ezân”, 36)

Gençlik, çocukluk ile yetişkinlik arasında bir devre olduğundan; aynı zamanda, toyluk, acemilik manalarını da ihtiva eder. Ancak gençler, bu toyluktan kendilerini kurtarabilir. Şu hadis-i şerif; gençliğin meziyetlerini ifade ederken, tehlikeleri hususunda da ikaz eder. Efendimiz (sav)buyurur:

“Allah Teâlâ; çocukça (laubali) davranışları olmayan, hayra yönelip hevâ ve hevesi terk eden, vakar sahibi, olgun genci sever.” (Ahmed, IV, 151)

Demek ki, hadîsin muhtevasından ve mefhum-i muhalifinden gençliğin şu tehlikelerini hulâsa edebiliriz:

Çocuksu ve laubali davranışlardan kurtulamamak…

Hevâ ve hevese düşmek

Hafiflik

Muhammed Mâsûm Sirhindî (ra)’in genç bir talebesine yaptığı şu nasihat ne kadar manidardır:

“Yavrum! Ömrün en kıymetli zamanı, gençlik günleridir. İnsanın güçlü-kuvvetli, azalarının sağlam olduğu bu günler geçer ve ömrün en zayıf vakti gelip çatar. Ne yazıktır ki insanlar; en şerefli kazanç olan “mârifetullâh”ı, gelip gelmeyeceği belli olmayan ihtiyarlık vaktine havale ederler. Ömrün en şerefli vakitlerini, en rezil şey olan hevâ ve hevese sarf ederler. Unutma ki; Yarın yaparım diyenler helâk oldu!”

O hâlde;

Cenab-ı Hakk’ın sevdiği bir gencin temel hususiyeti ise şudur:

Bütün engellere rağmen; enerjisini, zamanını, gençliğini Allah yoluna sarf edebilme basiretini gösterebilmek…

Bu basireti gösterebilmiş delikanlıların en güzel nümûneleri ashâb-ı kirâmın gençleridir.

10 yaşında iman eden ve ömrünü ilim, irfan ve cihâd ile İslâm’a hizmetle tezyin eden Hazret-i Ali ve evlâtları Hasan ve Hüseyin (ra) ne güzel gençlerdir.

Câfer bin Ebî Tâlib (ra); Habeşistan’a hicret edip Necâşî’nin huzurunda Müslümanları temsilen ilim, hikmet ve cesaretle konuştuğunda 17 yaşlarında bir delikanlıdır.

Mus‘ab bin Umeyr (ra),ailesinin bütün servetini reddederek Allah Rasûlü (sav)’in yanını tercih ettiğinde 18 yaşındadır. Birkaç yıl sonra da Medine’ye giderek orayı Kur’an’la, feraseti ve tatlı diliyle fethetmiştir.

Efendimizin âzâd ettiği kölesi, kumandan olarak Mûte’ye gönderilip orada şehid olan Zeyd bin Hârise (ra) iman ettiğinde 15 yaşındadır.

Rasûlullah (sav)Medine’ye hicret ettiğinde, Zeyd bin Sâbit (ra) 11 yaşında bir yetimdir. Kendisi şöyle anlatır:

“Rasûlullah (sav)Medine’ye geldiğinde beni huzuruna götürdüler. Efendimiz beni sevdi ve beğendi. Oradakiler;

–Yâ Rasûlâllah! Bu, Neccâroğulları’ndan bir gençtir. Allah’ın Sana inzal buyurduğu surelerden on yedi tanesini ezbere biliyor! dediler. Bu durum Peygamber Efendimizin çok hoşuna gitti…” (Ahmed, V, 186)

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

461. Sayı Mayıs 2021