Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Hususi Fikirler

Mustafa Çelik

Takva Düşmana Karşı Siperde Olmaktır

  • 07 Ocak 2020
  • 1334 Görüntülenme
  • 445. Sayı / 2020 Ocak



Takva; mü’min olarak şirkten uzak durmak, Allah’ı unutmamak, Allah ve Rasülü’ne boyun eğmek, inkârcılarla mücadele etmek, bollukta-darlıkta sahip olunan mallardan bağışta bulunmak, namaz kılmak, zekât vermek, verilmiş sözlerde durmak, sıkıntılara sabretmek, açgözlü olmamak, anaya-babaya iyi davranmak, hiçbir zaman kendini temize çıkarmaya çalışmamak, tövbe etmek, yanlışlarda ısrar etmemek, yaptıklarının affını dilemek, öfkeye sahip olmak, başkalarını bağışlamak, adaletli olmak ve adaleti ayakta tutmaya gayret etmektir.

 

Her olay eğer ibret alınır ve dersler çıkarılırsa, sonraki olaylar için birer kazançtır aynı zamanda. Uhud'da verilen emri dinlemeyip Okçular Tepesi'ni terk edenler, Müslümanların yenilgisine sebep olmuşlardır. Her dönemin kendi Okçular Tepesi vardır. Ve o tepenin ganimet peşinde koşanlarıyla birlikte sayıca az kalmalarına rağmen yerini terk etmeyen, inandığı dava ve değer uğruna o tepede ölümü göze alan yiğitleri de vardır. İşte o yiğitler Kur’an-ı Hâkimin takva dersini dinleyip Allah düşmanlarına karşı dünyevi değerler hatırına siperlerini terk etmeyen muttakilerdir.

 

Kur’an-ı Kerim’de hem insanlardan ve hem de mü’minlerden kesintisiz olarak takva istenmektedir. Takva sahibi fertlerden meydana gelmiş olan ailelerin oluşturduğu bir takva toplumunu inşa etmek, Kur’an-ı Kerim’in vazgeçilemez maksatlarındandır. Takva "haşyet" (tazim ve saygıdan kaynaklanan korku) anlamına gelir. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de “Ey insanlar! Rabbinizden İttikâ edin (korkun)" (Nisa, 4/1) buyurmuştur. Hac Suresi’nin başında da buna benzer bir ayet vardır. Şuara Suresi’nde de "Hani, kardeşleri Nuh onlara, ittikâ etmez misiniz? yani Allah'ı saymaz, Ondan korkmaz mısınız? demişti." (Şuarâ, 26/106) buyurmuştur. Aynı sözü Hûd, Salih, Lût ve Şu'ayb (as) kavimlerine söylemişlerdir. Ankebut Suresi’nde de Hz. İbrahim (as), kavmine, "Allah'a ibadet edip ve Allah'tan korkun." (Ankebût, 29/16) demiştir. Yine “Allah’ tan, nasıl korkulması gerekiyorsa öyle korkun" (Âl-i İmran, 3/102) “Azıklanın, çünkü azıkların en hayırlısı takvadır." (Bakara, 2/197) ve "Hiçbir kimsenin başkasına hiç bir fayda vere­meyeceği günden korkunuz." (Bakara, 2/48) buyurmuştur.

Bu ayet-i kerimelerde takvanın birçok anlamı gündeme gelmiştir. Yukarıda bahsedilen anlamlarla beraber takva, bazen iman, bazen tövbe, bazen taat, bazen günahı terk ve bazen de ihlâs olmak şeklinde yer almıştır. Takva, mastar olarak kısaca "Bir şeyi eziyet ve zarar veren şeylerden korumaktır." (Rağıb, e/-Müfredat, Sh: 833)Bu kelime Kur’an ayetlerinde ortak bir mana olarak genelde “korumak”, “korunmak” anlamında kullanılmıştır. Müttaki ise, "İftial kalıbında itteka (mastarı ittika) fiilinin ism-i faili olup “takva sahibi olan kimse" manasında kullanılmaktadır. Takva, "da'va" kalıbında isim olup "sakınmağa" denir. Bu kelimenin aslı "takyen" (daha doğrusu "vakyen") idi, isim ile sıfatın arasını ayırmak için ya harfi elife nakledilmiş, baştaki ta da vav'dan bedel olarak getirilmiştir.” (Asım Efendi, Kamııs Tercümesi, C. 4, Sh: 1222,İst/1983) Meşhur müfessirlerden Kadı Beyzavi (ra), takvayı; “Allah'a şirk koşmaktan uzak durarak ebedi azaptan kurtulmak için iman etmek, örf olarak bilinen manada, yapılması gerekeni yapmamak ve yapılmaması gerekeni yapmakla (fiil-terk) gibi her çeşit günahtan kaçınmak, Hakk'ın rızasına karşı kendini meşgul edecek her şeyden/masivadan sakınmak ve bütün uzuvlarla O'na yönelmek şeklinde üç kısım olarak tanımlamııştır.” (Kadı Beyzavî, Envaru’t-Tenzil ve Esraru’tTe’vil, C: 1, Sh: 16)

Allah’ın her emrettiğini emrettiği şekilde yerine getirerek Allah’ın yasaklarını gücü nispetinde ihlal etmeme hassasiyetinin dindeki adı takvadır. Rabbimiz buyuruyor:“O halde, gücünüz yettiği kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Teğabun, 64/16) Takva; mü’min kulun tağutların, azmanların, firavunların emir ve yasaklarını hiçe sayarak, tanımayarak hayatını sadece ve sadece Allah’ın emir ve yasaklarıyla mukayyet kılmasıdır. Allah’ın son Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’i örnek ve önder edinerek sünnet ve siretine tabi olmak da Allah’ın değişmez ve değiştirilemez emirlerindendir. Allah’ın bu emrini ihmal ve ihlal edenler “Ehl-i Takva” yerine “Ehl-i Takla” olurlar. Ehl-i Takva ile Ehl-i Takla hiç bir olur mu?

Takva, imanın hayata yansıması ve yansıtılmasıdır. İman düşmanlarına karşı sürekli siperde olup teyakkuz halinde bulunmaktır. Takva hali, uyanıklık halidir. Dünyanın neresinde bulunursa bulunsun, her mü’min insan, kendi imanının askeridir. İmanının hududunu korumayan hiçbir hududu koruyamaz.

“Enfüsi ve afaki tehlikeleri, engelleri aşarak imanın nurunu hayata yansıtmanın adı takvadır. Takva; mü’min kişinin imanını ve imanının değer verdiği şeyleri tereddütsüz olarak iç ve dış tehlikelere karşı korumasıdır. Takva; mü’min insanın lehinde ve aleyhinde olan durumların farkında olması ve ona göre hareket etmesidir.” (Muhammed Ali Tehânevî, ”et-Takvâ”, Mevsûatuıstılâhâtive’l-fünûn (nşr. Refik el-Acem vdğr.), Beyrut 1996, II, 501)

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

445. Sayı Ocak 2020