Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Kardeş Ayetler

Prof. Dr. Ali Akpınar

12. Ayet Savaşan İki Tarafın Ayet Oluşu

  • 06 Nisan 2019
  • 1882 Görüntülenme
  • 436. Sayı / 2019 Nİsan



Aslında hak, batıldan önceydi, batıldan önce hak vardı. Şeytanın batılın bayraktarlığına soyunmasından önce hep hak vardı. İnsanın fıtratı hakka yatkındı. İnsan, yaratılış itibarıyla şerden önce hakka meyilliydi. Zira hakka inanmak batıla saplanmaktan kolaydı. Hakkın safında yer almak, hem fıtrata hem de akl-ı selime uygun olandı. Çünkü batıla saplanmanın, batılı savunmanın, batıl için mücadele etmenin mantıkî, tutarlı bir tarafı yoktu, dünya ahiret bir faydası da yoktu.

 

 

Son Peygamberin hayatı da hep bu hak batıl mücadelesinin tipik ve canlı örneklerine şahit oldu. Davetin ilk günlerinden itibaren yanında yer alan Sıddîklara karşılık, Ebû Cehiller; Muhlislere karşın münafıklar karşı cephede saf tuttular. Zira her Musa için Firavunlar, her Firavun için Musa’lar olacaktı. 13 yıllık Mekke döneminde düzensiz olan bâtıl cephesi, Medine döneminde daha düzenli ordu olarak Hak cephesine karşı tüm var güçleriyle saldırıya geçti.

 

Hak batıl mücadelesi insanın yaratılışı ile başlamış, günümüze kadar devam etmiş ve kıyamete kadar da sürecektir. İblis’in, Yüce Allah’a baş kaldırarak O’nun secde emrini yerine getirmemesi ile batıl cephesi açılmış oldu. Birinden nur, ötekinden kir akan iki oluk insanlık tarihi boyunca akmaya devam etti. Aslında hak, batıldan önceydi, batıldan önce hak vardı. Şeytanın batılın bayraktarlığına soyunmasından önce hep hak vardı. İnsanın fıtratı hakka yatkındı. İnsan, yaratılış itibarıyla şerden önce hakka meyilliydi. Zira hakka inanmak batıla saplanmaktan kolaydı. Hakkın safında yer almak, hem fıtrata hem de akl-ı selime uygun olandı. Çünkü batıla saplanmanın, batılı savunmanın, batıl için mücadele etmenin mantıkî, tutarlı bir tarafı yoktu, dünya ahiret bir faydası da yoktu.

Kâinatta var olan her şey de hakka yatkın ve hakkın emrindeydi. Yerde gökte ne varsa hepsi yaratılış gayelerine uygun hareket etmekle yükümlü idiler. Nitekim Yüce Rabbimiz, yerlere ve göklere buyruğunu gönderdiğinde, onlar isteyerek O’na boyun eğmişlerdi. “Oysa göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O'na teslim olmuştur, O'na döneceklerdir.” (Âli Imrân, 3/ 83)Yerde ve göklerdeki kimseler de, gölgeleri de, sabah akşam, ister istemez Allah'a secde ederler.” (Ra’d, 13/15)Sonra, duman halinde bulunan göğe yöneldi, ona ve yeryüzüne: İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin, dedi. İkisi de : İsteyerek geldik, dediler.” (Fussılet ,41/11)

Yaratılanlar içerisinde yalnızca cinler ve insanlar içerisinde bu uyumu, bu ahengi bozan ve hakkı bırakıp batıla sapanlar çıktı. Bunların başını İblis çekti. Sonra onun adımlarına uyanlar batıl cepheye kayıt oldular ve orada örgütlendiler. Şeytana uyanlar içerisinde, hatalarını anlayıp asıllarına/fıtrata dönenler de oldu. İlk insan Hz. Âdem ve eşi bunların ilk örneği idi. Yüce Rabbimiz, kayanları ve sapanları asıllarına döndürmek için sürekli peygamber gönderdi, ayetler indirdi. Zaman zaman bu uyarılar, ilahî azap-afet uyarılarına döndü. Âleme ibret olsun diyen nice toplumlar helâk oldu. Ancak bütün bu uyarılara rağmen bu cepheye kanıp orada kalanlar da olmaya devam etti. Her taraftar kendi katıyla övünmeye, avunmaya devam etti: “Ama insanlar din konuşunda aralarında bölük bölük oldular. Her bölük kendi tuttuğu yoldan memnundur.”(Müminûn, 23/53; Rûm, 30/32)

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

436. Sayı Nİsan 2019