Merhaba Değerli Okuyucularımız , Ribat Dergisi Editör
Sayı : 502   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Editörden

Ribat Dergisi Editör

Merhaba Değerli Okuyucularımız

  • 01 Åžubat 2024
  • 302 Görüntülenme
  • 494. Sayı / 2024 Åžubat

Hz. Âdem’den itibaren gönderilen bütün peygamberler insanlara yüce yaratıcımız olan Allah’ı anlatmışlar, O'nu gereÄŸi gibi doÄŸru bir ÅŸekilde tanıyıp, O’na iman etmelerini istemiÅŸlerdir. Ä°nsanoÄŸlu zaman zaman bu doÄŸru istikametten sapmış, kendisine göre farklı yöneliÅŸlere girmiÅŸtir. Fakat ne olursa olsun bir ilah fikrinden vazgeçememiÅŸtir. Bir yüce varlık inancı insan için olmazsa olmazdır. Allah inancı insanın hayatını anlam ve amaç kazandırır. Zorluklar karşısında onu diri tutar. Onu anlamsızlığa ve boÅŸluÄŸa düÅŸmekten kurtarır. Ä°slam’da dinin temelini kâinatın yüce yaratıcısı olan Allah’ın varlığı ve birliÄŸine olan iman oluÅŸturur. Bu sebeple Ä°slam en başından beri yanlış ilah anlayışlarını ortaya koymuÅŸ, doÄŸru Allah inancını açıklayarak insanları iman etmeye davet etmiÅŸtir. Nitekim Ä°slam’ın ilk mesajı da yine bu gayeye yöneliktir;

“Yaratan Rabb'inin adıyla oku! O, insanı aşılanmış bir yumurtadan yarattı.” (Alak, 96/1-2) Yüce Allah bu ayetle insanları kendi yaratılışlarını tefekkür etmeye ve böylece yaratıcının varlığını, tekliÄŸini ve kudretini anlamaya davet etmektedir. Bu manada Peygamberimize ilk inen ayetin ana temasının Allah inancı olduÄŸu söylenebilir. Allah’a iman, Ä°slam inancının temelini oluÅŸturur. Öyle ki Peygamber Efendimizin risaleti süresince inen ayetlere baktığımızda bunların yaklaşık üçte birinin Allah inancıyla ilgili olduÄŸunu görürüz. Nitekim Peygamber Efendimiz, Ä°hlâs suresinin faziletiyle ilgili bir hadisinde “Ä°hlas suresi, Kur’an’ın üçte birine denktir.” (Tirmizi, “Fedâilü’l-Kur’an”, 10) buyurmaktadır. Bu surenin konusu Allah inancıdır.

Ä°slam, doÄŸru Allah inancı üzerinde çokça durmuÅŸtur. Yaklaşık on üç yıllık Mekke Dönemi'nde Ä°slam’ın tebliÄŸinin temel konusu, Allah inancını yanlışlardan arındırmak ve O’nun tekliÄŸini insanlara anlatmaktır. Çünkü doÄŸru ve saÄŸlam bir Allah inancı olmadan kiÅŸiye diÄŸer inanç esaslarını benimsetmek, ibadet hayatını gerçekleÅŸtirmek ve hepsini kuÅŸatacak ahlakî prensipleri kazandırmak mümkün deÄŸildir. DoÄŸru bir Allah inancı, tüm dinî hayatı kuÅŸatan, onu meÅŸru hale getiren en temel ilkedir.

Ä°slam inancının temeli ayette vurgulandığı gibi Allah’ın varlığını ve birliÄŸini kabul etmek, Hz. Peygamberin O’nun kulu ve rasulü olduÄŸuna inanmaktır. Bu Ä°slam literatüründe kelime-i ÅŸehadetle dile getirilen hakikattir.

Ä°tikadda ve imanda tevhit ne kadar önemli ise Müslümanların sosyal hayatında da ümmetin birliÄŸini ve bütünlüÄŸünü ifade eden vahdet o kadar önemlidir. Fransız Ä°htilalıyla birlikte Ä°slam ümmetine bulaÅŸan milliyetçilik virüsü ilk tahribatı tek bir ümmet olma bilincimiz üzerinde yapmıştır. Bu tahribat ümmetin her bir ferdini o kadar derinden etkilemiÅŸtir ki adeta kalıtsal bir nitelik kazanmış ve nesilden nesile aktarılmıştır. Çağımız Müslümanlarının duygu, düÅŸünce, vizyon ve eylem dünyalarını bu virüsten tam olarak temizlediklerini söylememiz mümkün deÄŸildir. Milliyetçilik virüsü Ä°slam ümmetini adeta bir kanser hastalığı gibi sinsi bir ÅŸekilde sarıyor. Bu hastalığa yakalanan kardeÅŸlerimiz hastalıklarını kabul etmedikleri için teÅŸhis ve tedaviyi de kabul etmiyorlar. Bu hastalık yaÅŸanmakta olan zulümlere ortak bir tepki koyamayışımızın en önemli sebeplerinden biridir. Ümmetin vahdetini parçalayan bir baÅŸka tehlikeli virüs ise, Hz. Ali Efendimiz döneminde ortaya çıkan ve ondan sonra bir türlü tedavi edilemeyen mezhepçilik hastalığıdır. Ä°slam coÄŸrafyasında yıllardır yaÅŸanan olaylar, mezhepçilik virüsünün Müslüman ÅŸahsiyetlerin tasavvurunda ne onarılmaz yaralar açtığını bir kez daha ortaya koydu. Ümmetin fertleri farklı mezheplerden olan kardeÅŸlerini düÅŸman bilmeye devam ediyor. Birbirimizi öldürmeyi cennete girme vesilesi sayacak kadar birbirimize düÅŸman olduk. Aynı Allah’a, aynı peygambere inanan, aynı Kâbe’ye yönelen ve Allah tarafından kardeÅŸ ilan edilen insanlar aynı ÅŸeylere sevinip aynı ÅŸeylere üzülemiyorlar.

Bugün Gazze’de yaÅŸanan, bundan önce diÄŸer Ä°slam Ülkelerinde yaÅŸanan acı ve zulümlere karşı Müslümanların ortak tepkiler koyamaması hatta ortak dualar edememesi ümmetin vahdetinin parçalanmasının acı bir sonucudur. Vahdetin parçalanmasıyla birlikte Ä°slam Ümmeti izzetini ve onurunu koruyamaz hale geldi. Müslümanlar, öncelikle kendi izzet ve onurlarını korumak, Müslümanlara yapılan zulümlere tek bir vücut gibi tepki koyabilmek için kardeÅŸlik hukukunu ve ÅŸuurunu güncellemelidirler. Bu güncellemeyi yapabilmek için öncelikle bilincimizde ve bilinçaltımızda kardeÅŸliÄŸimize engel olması için oluÅŸturulan milliyetçilik ve mezhepçilik virüslerinden kurtulmalıyız. Bu vesile ile sizlerin huzuruna “ÜMMETÄ°N VAHDETÄ°” dosyasıyla çıkıyoruz.

DeÄŸerli yazarlarımıza yüreklerinden kalemlerine dökülen makaleleri için teÅŸekkürlerimizi arz ediyor, siz vefalı ve fedakâr okurlarımızı dergimizi baÅŸtan sona okumaya davet ediyoruz.

Mart sayımızda buluÅŸmak duasıyla Allah’a emanet olunuz…

ةِ

 

ا

494. Sayı Şubat 2024