Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Editörden

Ribat Dergisi Editör

Merhaba Değerli Okurlarımız

  • 08 Mart 2022
  • 482 Görüntülenme
  • 471. Sayı / 2022 Mart

Rabbimizin insanlığa rahmetinin zirvesi, göndermiş olduğu rahmet elçileri ve onlara tebliğ ettirmiş olduğu vahiylerdir. Hz. Âdem ve ona indirilen ilk vahiylerle başlayan rahmet halkasının son zinciri Kur’an ve Hz. Muhammed (sav) ile tamamlanmıştır.

Efendimize kadarki tarihsel süreçte insanlığa İlahi Rehber olarak gönderilen peygamberlerin ve onlara indirilen vahiylerin tamamının muhatabı, yaşamış oldukları bölgelerin insanları olmuşlardır. Günümüz dilinde evrensellik olarak kavramsallaştırılan durum onlar için söz konusu değildir. Fakat Kur’an ve Muhammed (sav) evrensellik özelliğine sahip olmasından ötürü diğer peygamberlerimizden ve vahiylerden ayrılır. Bu özellik hem ilahi bir lütuf hem de Allah tarafından ümmete emanet edilmiş ağır bir sorumluluktur. Zamanın eskitemediği, mekânın ise sınır çizemediği bir nimete sahip olmak hem geniş bir ufka sahip olmayı hem de geleceği doğru bir şekilde planlamayı gerektirir.

Bir insan ve onun getirdiği mesajı düşünün ki her daim tazeliğini muhafaza etsin. Kur’an’ı her okuyuşumuzda ayetler adeta bizlere ilk defa vahyolunuyor. Efendimizin hadislerini hayatımızın her bir döneminde bir başka anlıyor ve kavrıyoruz. Bu gün her bir mümin, Kur’an’ın ve Muhammed (sav)’in evrenselliğini kendisi için büyük bir nimet olarak kabul ediyor. Bu nimetleri bir miras olarak kabul ettiğimiz gibi, bu nimetlerle gurur da duyuyoruz. Kur’an’ın ve Muhammed (sav)’in evrenselliğinin farkında olmak ve bunlarla gurur duymak ne kadar hakkımızsa bu nimetlerden ilham alarak gelecek tasavvuru oluşturmak da o kadar görevimizdir. Öyleyse evrensel bir peygamberin getirmiş olduğu evrensel bir kitaba inanan müminlerin evrensel özelliğe sahip hizmetler ortaya koyarak bu nimetlere şükretmeleri gerekir. Çünkü nimetin evrenselliği beraberinde evrensel sorumlulukları da getirir.

Efendimiz, duygu ve tefekkür dünyasında oluşturduğu vizyonunda, üstlendiği misyonunda ve ortaya koyduğu amellerinde evrensel sorumluluk bilinciyle hareket etmiştir. Yaşamış olduğu dönemin devlet başkanlarına göndermiş olduğu davet mektupları bu bilincin bir sonucudur. Onun öz elleriyle yetiştirmiş olduğu neslin Medine’den dünyanın dört bir yanına dağılmaları ve oralarda vefat etmeleri, evrensel sorumluluk ilkesinin ve gelecek ufkunun hakkıyla anlaşılmasının neticesidir. Hz. Ömer efendimizin Fırat kenarında bir kurdun kapmış olduğu kuzudan kendisini mesul tutması evrensel sorumluluk bilincinin zirvesidir.

Efendimizin bizlere talim ettirdiği evrensel sorumluluk bilincinin ve gelecek tasavvurunun iki boyutu vardır; Birincisi: Ümmet olarak birbirimize karşı sorumluluklarımız; Kur’an, müminleri kardeş ilan ederek, Efendimiz ise ümmetin tamamını bir vücudun organlarına benzeterek ümmet içi sorumluluklarımızın temelini atmış ve ümmet için gelecek ufku belirlemiştir. İkincisi: İnsanlığa karşı sorumluluklarımız: Yine Kur’an, iyi ve güzel olan her şeyi bütün insanlığa tavsiye etmemizi, kötü ve çirkin olan her şeyden de insanlığı sakındırmamızı bizlere emrederek insanlığa karşı sorumluluklarımızın dairesini çizmiştir.

Yaşadığımız dünya üzerinde yaratılışından bu günlere değin milyarlarca insan yaşamış ve binlerce medeniyet kurulmuştur. Her medeniyeti ortaya çıkaran bir din kökü olmuştur. Kökleri dine dayanmayan bir medeniyet bu fanilikler diyarında kurulmuş değildir. Devletler ise kurulan medeniyetlerin baş tacı olmuştur. Medeniyetler varlıklarını kendilerini taçlandıran güçle sürdürmüşlerdir. Devletler, idealleri ve gelecek iddiası olduğu sürece yeryüzünde varlığını sürdürebilir.

Değerli okurlarımız, içinde yaşamış olduğumuz dünya, çok hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşıyor. Yaşanmakta olan değişim ve dönüşüme Müslümanlar öncülük edemediği sürece değişim ve dönüşümler bütün insanlığın aleyhine olacaktır. Zamanın önünde giden, zamanı ve mekânı aydınlatan Kur’an’dan ve engin bir ufka sahip olan ve kendisinden yüzlerce yıl sonrası için ümmetine hedefler belirleyen bir peygamberden ilham alarak insanlığa umut olacak bir gelecek tasavvuru oluşturmalıyız. Bu gelecek tasavvurunu oluşturmak ümmetin insanlığa bir borcudur. Bu sayımızda sizlerin huzuruna “Müslüman ve Gelecek Tasavvuru” dosyasıyla çıkıyoruz.

Makaleleri ile elinizde ve gönlünüzde olmamıza vesile olan değerli yazarlarımıza en kalbi teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Siz vefalı ve fedakâr okurlarımızı, Kur’an ve Sünnet’in ümmet için nasıl bir gelecek ufku belirlediğini öğrenmek için dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.

471. Sayı Mart 2022