İstikamet sahibi olmak; yokluk zamanında isyan etmemek, varlık zamanında infak etmek; hastalık zamanında sabretmek, sıhhat zamanında şükretmek, gizli ve açık günahlardan kaçınmaktır. Niyetinde samimi, ibadetinde ihlâslı, davranışlarında isabetli olmaktır, orta yol üzere bulunmaktır, adaletten, doğruluktan ayrılmadan düzgün bir hayat sürmeye çalışmaktır.

Gençlik, heyecanın ve enerjinin en yüksek olduğu ömür dilimidir. Bu enerji nereye sarf edilirse istikameti de sermayesi de o olur. Özellikle gençlerin yöneldiği dijital dünya ve sosyal medya yerli yerince kullanılabilirse bir istikamet aracı haline gelebilir.

“Sufyan bin Abdullah es-Sakafi; Ya Rasûlâllah İslâm hakkında bana öyle bir söz söyle ki, onu senden sonra hiçbir kimseye sormayayım, der. Bunun üzerine Efendimiz (sav); Allah’a iman ettim, de, sonra da dosdoğru ol, buyurdu.” (Müslim, “İman”, 62) buyurur.

Hadis-i şerifte kısa ve veciz şekilde belirtilen iman ve istikamet, İslâm dininin özetidir.

İstikamet, şeytanın ve nefsin tuzaklarına takılmadan, yan yollara sapmadan, son nefese kadar hak yolda yürümeye, hayatı Müslümanca yaşamaya devam edebilmektir.

İstikamet sahibi insan; davranışlarında aşırılıktan uzak, dengeli ve kararlı biçimde sürdürebilen kimsedir. İnancında, ahlakında, konuşmasında, hal ve hareketlerinde, üretim ve tüketiminde, kazancında, attığı her adımda istikamet üzerinde olan insandır.

İstikamet sahibi olmak; yokluk zamanında isyan etmemek, varlık zamanında infak etmek; hastalık zamanında sabretmek, sıhhat zamanında şükretmek, gizli ve açık günahlardan kaçınmaktır. Niyetinde samimi, ibadetinde ihlâslı, davranışlarında isabetli olmaktır, orta yol üzere bulunmaktır, adaletten, doğruluktan ayrılmadan düzgün bir hayat sürmeye çalışmaktır. Efendimiz(sav) ömrü boyunca:

“O halde emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hud, 11/112) emrini kendisine rehber edinmiş ve bu ayet Efendimizin (sav) ihtiyarlamasına neden olmuştur. O’nun istikamet üzere hayat tarzı Kur’an’da model / “üsveyi hasene” en güzel örnek hayat olarak takdim edilmiştir.

İstikamet üzere olan hayatın ölçüsü, Kur’an ve sünnettir. Ölçü kaybedilirse istikamet de kaybolur. Ölçüye uymayan her çizgi, her fikir bozuk, her strateji yanlış, her umut boş, harcanan her zaman kayıptır.

Merhum Erbakan Hocamız; “Fikirde ve idealde istikameti koru. Zoru görünce çizgiyi bozma! Yolun sonu görünmeyince de yoldan çıkma! Çünkü asıl marifet, yük altında ve hizmet esnasında sadık, sağlam ve istikamet üzere kalabilmektir. Yoksa çay sohbetlerinde ve edebiyat kürsülerinde kahramanlık satmak kolaydır" der.

Kim, kiminle olursa olsun sen istikamet üzere olanlarla ol. Çünkü Allah, istikamet üzere olanlarla beraberdir. Kim kimi severse sevsin sen istikamet üzere olanları sev, Allah, istikamet üzere olanları sever. İstikamet, Efendimizin (sav) yaşadığı yaşattığı, öğrettiği ve anlattığı yoldur, sünnet-i seniye’dir. Tasavvufta istikamet; “yaratılıştaki masumiyeti ve safiyeti tahrip ve hasara uğratmadan muhafaza edebilmektir” şeklinde tarif edilir. Yüce Rabbimiz:

“Rabbimiz Allah’tır! deyip sonra da istikamet üzere bulunanlar için ne korku ne de hüzün vardır…” (Ahkaf, 46/13-14) buyurur.

Bazı müfessirlere göre bu ayet, iman ettikten sonra şeytana kanmayıp istikamet üzere yaşayan, sırat-ı müstakimde sebat gösteren, son nefesini verirken melekler tarafından girecekleri cennetin müjdesini vereceklerini ifade eden ayettir.