Sayı : 495   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Satırdan Sadra

Adil Akkoyunlu

Kudüs'ün Fethinde Haçlı Vahşeti ve Müslüman Merhameti

  • 06 Mart 2021
  • 833 Görüntülenme
  • 459. Sayı / 2021 Mart



Selahaddin’in, 2 Ekim 1187 (Hicri: 27 Receb 583) yılında, Cuma günü Kudüs’ü fethedip şehre girdiği gün, Peygamberimizin İsra ve Mirac gününe denk gelmişti. Hz. Ömer’in mirası Kudüs, bir asırlık esaretten sonra Selahaddin’in eliyle tekrar özgürlüğüne kavuştu.

 

 

 

1098 yılıydı… Müslümanların birlik olamayışlarından faydalanan Hıristiyanlar, toplanıp vahşice saldırıya geçtiler. Urfa’yı sonra da Antakya’yı aldılar. Bitkileri ve hayvanları bile yok ettiler. Kudüs’ü kuşattılar. 14 Temmuz1099’da genel bir saldırıya geçtiler. Kudüs’e girmeye başladılar. Kudüs’ün Fatımi Valisi İftiharuddevle, antlaşma yaparak Kudüs’ü Haçlılara teslim etti.

Kimseye dokunmayacaklarına dair antlaşmada yer alan hükme rağmen; sözlerinde durmadılar, Kudüs’ü kan gölüne çevirdiler. Ağlayarak kaçışan çocukları ve kadınları bile yakalayıp öldürdüler. Bebekleri, ana ve babasının gözü önünde ahşap kapılara çiviyle çaktılar. Kadınlardan ve çocuklardan bir kısmı Hz. Ömer Camiine sığınmışlardı. Orayı da basıp hiçbirini sağ bırakmadılar. Binlerce Müslüman’ı kılıçtan geçirdiler. Kimi yakaladılarsa işkence ederek öldürdüler. Ahlaksızlıklarına alet etmek için çok az sayıda genç kızdan başka hiç kimseyi sağ bırakmadılar.

Frenkler, kutsal kentin halkını bir hafta boyunca kılıçtan geçirdiler. Tarih kitaplarının kaydına göre; yetmiş binden fazla Müslüman öldürdüler. Mescid-i Aksa’yı kiliseye çevirdiler. Küçük camilerin hepsini minareleriyle beraber yıktılar. Büyük camileri at ahırı ve samanlık olarak kullandılar.

 

Kudüs ve Mescid-i Aksa:

Selahaddin’in hep üzüntülü olduğunu gören Veziri Kadı Fadıl, bir gün hutbe okurken, gülümsemenin ve tebessüm etmenin sevabından bahsetti. Hutbeden inince, Selahaddin, onun kolundan tuttu ve ağlamaya başladı:“Mescid-i Aksa Haçlıların elinde esirken; söyle Hocam, ben nasıl gülebilirim?” dedi.

Kudüs’teki Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesiydi. Sonra kıble, Mekke’deki Kâbe’ye çevrildi. Hz. Ömer, Kudüs’ü fethederek Müslümanlara miras bıraktı.

Selahaddin, sürekli atını çöllere sürüyor, Kudüs’e doğru bakıp ağlıyordu. Doktorlar, onun bu halini görünce endişe ettiler, bazı öğütlerde bulundular. Ama o onları dinlemiyor, Kudüs’ü düşman elinden nasıl kurtaracağını düşünüyordu hep. “Ya Kudüs’ü kurtarırım. Ya da bu yolda canımı feda ederim.” diyordu.

“Sultanım, neden yüzün hiç gülmüyor.” diyenlere; “Kudüs işgal altındayken, Beytül Makdis, zalimlerin ayakları altında çiğnenirken, Mescid-i Aksa’dan ezan sesleri gelmezken; ben nasıl gülebilirim? Ben nasıl uyku uyuyabilirim?” diyordu.

Selahaddin’in danışmanlarından Bahauddin Şeddad anlatıyor: “Sultan Selahaddin, Kudüs’ün hasretiyle çocuğunu yitiren bir ana gibi deliye dönmüştü. Şehirleri, köyleri, obaları dolaşıyor: Ey Müslümanlar! Haydi, İslam için, Kudüs için kalkın! diyor, insanları Kudüs’ü kurtarmaya teşvik ediyordu.” diyor.

 

Hıttin Zaferi:

Nureddin Zengi’nin üç büyük ideali vardı: Müslümanların birliğini sağlamak. Kudüs’ün yeniden kurtuluşu. Hz. Muhammed (sav) döneminden beri Müslümanlara rahatlık vermeyen Roma’nın (Bizans’ın / İstanbul’un) fethi. Selahaddin, Nureddin’in yanında yetişmişti. Onun büyük çabalarına rağmen gerçekleştiremediği bu ideallerini miras aldı. İki idealini gerçekleştirdi, birine ömrü yetmedi.

Selahaddin Eyyubi, Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısır’daki Müslüman topraklarını tek bayrak altında birleştirip İslam birliğini yeniden sağladı.

Bir elçi göndererek Kerk Kralı, Haçlı komutanı Röno’dan; Müslüman hacıların bir daha yollarını kesmemesini, esirleri serbest bırakmasını ve mallarını geri vermesini istedi. Röno, çok gururlu ve kibirli bir insandı. Selahaddin’in elçileriyle görüşmedi. Kudüs Kralı Guy da sessiz kaldı. Yaptıkları antlaşmaya ihanet etmişlerdi. Cezalarını görmeliydiler. Peygamberimiz hiçbir zaman yaptığı anlaşmayı bozmamış, bozanları da af etmemişti.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

459. Sayı Mart 2021