Sayı : 497   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Hususi Fikirler

Mustafa Çelik

Müslümanları Şehirleri, İslam Medeniyetini Yansıtan Aynalardır

  • 31 Mart 2023
  • 148 Görüntülenme
  • 484. Sayı / 2023 Nİsan



İslâmi mimaride korunmak barınmaktan önce gelir. Bir ev önce din, can, mal, akıl ve nesil emniyetlerine hizmet edecek şekilde korunmak için sonra da barınmak için yapılır. Yeşil alanlardan ve estetikten mahrum, toprağın betonlaştırıldığı binaların İslâmi mimaride yeri yoktur. İnsanı robotlaştıran, makineyi insanlaştıran sentetik şehir evreni yerine, yatay mimari ve doğal üretim modeli ile örnek şehirler inşa edilmesi elzemdir. Zengin ama robotik yaşamaktan, fakir ama insan gibi yaşamak daha evladır.

 

İslâm’ın temel maksatlarına hizmet etmeyen, Müslüman’a Allah’ın razı olduğu dini rahatlıkla yaşama imkânı vermeyen mimari yapılar, dünyayı kirletmekte, kaynakları israf etmekte ve gezegene geri dönülemeyecek zararlar vermektedirler.

 

 

İslâm medeniyetini yansıtan aynalar, mümince bir niyetle Müslümanlar tarafından inşa edilen şehirlerdir. Bil ki; şehirler, medeniyetlerin icra ve inşa mekânlarıdır. Şehirdeki her bir unsur medeniyetin izlerini taşımaktadır. Bu izlerin bütünü şehrin ve toplumun kimliğini ortaya koymaktadır. Ancak günümüz dünyasında Kapitalizm ve Modernizmin aynılaştıran; post-modernizmin ise toplum ve şehirlerin öz değerlerinden uzak olarak farklılaştıran anlayışının yayılımı ile şehirler birbirlerine benzer hale gelmektedir. Bu etkilerin şehir mekânında ortaya koyulması şehirlerin ve toplumların öz değerlerini korumaları noktasında önemlidir. Hz. Peygamber (sav)’in devrinde Müslümanların Yesirb’e hicret etmeleri, orada İslâm devletini kurmaları neticesinde Medine olması ve Medinetü’l Münevvere olarak anılması çok önemlidir. Bakınız İslâm’ın Medine’de hüsn-i kabule mazhar olduğunu haber alan Allah Rasülü(sav) ve Mekkeli Müslümanlar, son derece mesrur oldular. Öyle ki, o seneye “Sürûr Senesi” adını verdiler. Çünkü artık Medine, İslâm’ın beşiği olmaya hazır hâle geliyordu. Hz. Peygamber Efendimiz, şöyle buyurmuşlardır: “Ülkeler kılıçla fethedildi, lâkin Medine Kur’an’la fethedilmiştir.” (Bezzâr, Müsned, no: 1180; Rudânî, no: 3774) İslâm’a göre şehirler kanla, kanunla değil Kur’an ile inşa olunurlar. Kur’an’ın değerlerini hiçe sayan hiçbir şey ve mimari İslâmî değildir. Medine, “şehir” demektir; dinin hayat olduğu, hayata dönüştüğü yerdir. “İlmin şehri” olmak, ilimle ulaşılan bütün dünyaların mazhargâhı, tecelligâhı, dünyası olmak demektir. Müslümanların inşa ettiği şehirlerin, ufuk-peygamber Rahmet Elçisi’nin zihin dünyası ve davranışlarıyla yansıdığı yerler olması gerekir.

Müslüman dünyada şehirleşme hareketinin muharrik gücü bizzat Kur’an-ı Kerim olmuştur. Tövbe suresinin 97. ayeti ve devamındaki: “Bedeviler küfür ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah’ın Rasülüne indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha yatkındır...” (Tövbe, 9/97)sözleri, çöle ve bedeviliğe karşı şehri ve medeniliği öne çıkarmıştır. Yine bu ayetler yorumlanırken, kadim ulema özellikle bilgi ve görgü konusunu gündeme getirmektedir. Çünkü Müslüman bir bireyin gündelik yaşantısındaki hemen her şey bir bilgi meselesidir. Kabul edilmelidir ki, her şeyi bilgi üzerine oturtan bir dinin mükemmel yaşantısı da ancak şehirlerde mümkün olur. Bu ifadeden İslâm köyde ve bâdiyede yaşanmaz gibi kati bir sonuç çıkarılmamalıdır. Burada vurgulanmak istenen sosyolojik bir duruma ve İslâm’ın şehirli kimliğine dikkat çekmektir.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

484. Sayı Nİsan 2023