Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Misafir Kalem

Sami Bayrakçı

Hikmet ve Marifet Beldesi : Kudüs

  • 06 Mart 2021
  • 830 Görüntülenme
  • 459. Sayı / 2021 Mart
Yazarın Diğer Yazıları
Sami Bayrakçı
Tüm Yazı Arşivi



Ev sahipliği yaptığı milyonlarca sakiniyle birlikte “yarı ölü” can çekişen modern şehirlerin aksine; yeraltı ve yeryüzüyle, gecesi ve gündüzüyle, taşıyla ve toprağıyla, kadını ve erkeğiyle, yaşlısıyla ve genciyle hayatı hissede hissede yaşayan bir şehir Kudüs.

 

Kudüs sokaklarını binlerce yılın bu hatıra birikimiyle dolanıp, sokaklarında kaybolmamak elde değil. Her sokağın bir hatırası, her taşın size anlatacağı bir hikâyesi var Kudüs sokaklarında. Görmeye, dinlemeye niyet eden her ziyaretçi ezelden Kudüslü olduğuna tüm kalbiyle inanacaktır.

 

 

 

İnsan, yalnız doğar ve yalnız ölür. İki yalnızlığın arasında biriktirdiğimiz kalabalıklar, avuntumuzdur. Atamız Âdem’den beri, yaratılan her şeye varlığımızdan parçalar katarız. Her bir mevcudatın varlığına zerk ederek kendimizi, âlemi inşa ederken bir taraftan da âlemle inşa oluruz.

Şehirler de böyledir. Evleri, sokakları, caddeleri, ibadethaneleri, çarşıları, mezarlıklarıyla şehirler inşa ederken, şehrin tüm kılcallarına kendimizden parçalar ekleriz. Tüm detaylarıyla ruhumuzu şehre nakış nakış işleriz. Bu yüzden şehri hangi medeniyetin kurduğu, hangi amaçla kurulduğu, sokaklarında kimlerin gezdiği, kütüphanelerinde kimlerin neler okuduğu-yazdığı, çarşısından kimlerin alışveriş yaptığı, çevresinde hangi şehirlerin bulunduğu, şehre yapılan kuşatma ve işgal girişimleri önemlidir. Hem de çok önemlidir. Zira her birinin ruhundan bir parça taşır şehir. Her bir fatihin ordusundaki neferlerden, her bir bânînin inşa ettiklerinden, her bir tüccarın alıp sattıklarından, her bir seyyahın heybesinde taşıdıklarından, her bir âlimin satırlara işlediklerinden, her bir ârifin sadrındakinden, her bir doğana üflenmiş ter ü taze ruhtan ve her bir ölenin teslim ettiği emanetten bir nefes, bir rayiha, bir ses, bir tat sinmiştir şehrin havasına, suyuna, toprağına, rüzgârına…

Binlerce yıldır canlılığını, hayatiyetini asla kaybetmeden yaşayan şehirleri ayakta tutan bu ruh değilse nedir? Soylu atların üzerinde asil adamların uğruna onurla cân feda eylediği, uğruna binlerce hayatın göz kırpmadan ölüme atıldığı, hazinelerin son kuruşuna kadar harcandığı, çocukların ve kadınların varlıkları pahasına muhafaza ve müdafaa ettiği şey; sadece bir kuru toprak parçası, birkaç kerpiç, taş ya da tuğladan ibaret binadır diye düşünmek hayli yersiz olurdu.

Bir ruhtur korunan, bir sırdır muhafaza edilen, bir sestir gizlenen, bir kokudur müdafaa edilen ve bir şehri şehir yapan her şeydir, uğruna can feda edilen.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

459. Sayı Mart 2021