Sayı : 495   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İslam Aleminden

Ahmet Varol

Filistin'de Yahudi Yerleşimi

  • 06 Şubat 2021
  • 929 Görüntülenme
  • 458. Sayı / 2021 Şubat



En başta şunu belirtelim ki Filistin toprakları üzerinde “İsrail” olarak tanımlanan otorite bir devlet kimliği taşımakla birlikte gerçekte bir işgaldir. Aslında hukuki açıdan meşruiyeti olmaması gereken bir otoritedir. Ancak BM kararlarında buna bir meşruiyet tanınmış ve Filistin topraklarının bir bölümü “İsrail” olarak tanımlanmıştır.

 

 

 

 

1948’de İsrail devletinin kuruluşu ilan edildiğinde Yahudilerin mülkiyetine geçen arazi miktarı tüm Filistin topraklarının sadece %9’una tekabül ediyordu. İsrail’in kuruluşuyla ilan edilen savaşta gerçekleştirilen katliamlar ve tehcir bir milyon civarında Filistinlinin evlerini ve arazilerini geride bırakarak göç etmesine neden oldu.

 

 

 

Son zamanlarda Batı Yaka’daki Yahudi yerleşim merkezleri, bu bölgede Yahudiler tarafından kullanılan arazilerin “İsrail”e ilhak edilmesi planı, ABD’nin artık “eski” olan başkanı Donald Trump’ın bu bölgedeki Yahudi yerleşim merkezlerini “meşru” kabul ederek işgal rejiminin buraları ilhak planının önünü açmaya çalışması, Birleşmiş Milletler’in ve Avrupa Birliği’nin ABD’nin bu tutumuna itiraz etmesi ve yaşanan tartışmalar, diğer taraftan Arap dünyasındaki ihanetçi yönetimlerin işgal rejimiyle ilişkilerini normalleştirmelerini haklı çıkarmak için kendilerinin İsrail’le anlaşma yapmalarına karşılık işgal rejiminin Batı Yaka’daki Yahudi yerleşim merkezlerinin bulunduğu bölgeleri ilhak planını durdurduğunu ileri sürmeleri, onlar bu safsataların arkasına sığınırken İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Trump’ın son dönemlerini bir fırsat olarak değerlendirmek amacıyla 2021’in başlarında Kudüs ve Batı Yaka bölgesindeki Yahudi yerleşim merkezlerinin genişletilmesine dair yeni bazı projeleri onaylaması vs. ile ilgili gelişmeleri basın yayın organlarından takip ettiğinizi tahmin ediyorum.

Bütün bu konularla ilgili tartışmaları iyi anlayabilmek için bunların tarihi arka planı, diplomatik boyutu, güncel durumu ve Filistin davasıyla ilgili ilkesel tavırlar hakkında bilgi sahibi olunması yararlı olacaktır. Bunları bildiğimiz takdirde bu konularla ilgili haberlerde ve resmi açıklamalarda söylenmek istenenlerin ne olduğunu anlamamız daha kolay olacaktır.

En başta şunu belirtelim ki Filistin toprakları üzerinde “İsrail” olarak tanımlanan otorite bir devlet kimliği taşımakla birlikte gerçekte bir işgaldir. Aslında hukuki açıdan meşruiyeti olmaması gereken bir otoritedir. Ancak BM kararlarında buna bir meşruiyet tanınmış ve Filistin topraklarının bir bölümü “İsrail” olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla Siyonist işgalcilerin, BM kararlarında “İsrail” olarak tanımlanan topraklar üzerindeki hâkimiyeti meşru, Filistin olarak tanımlanan topraklar üzerindeki hâkimiyeti ise gayri meşru yani işgal olarak görülüyor. Fakat şunu da belirtelim ki BM’nin İsrail olarak tanımladığı bölgede yer alan özel mülklerin yüzde doksana yakın bir kısmının maliki yine Filistinlilerdir. Ama onlar yurtlarına sokulmadığından ve başka ülkelerde mülteci hayatı sürdürdüklerinden mülkleri tamamen hukuka aykırı bir şekilde Yahudi göçmenlere verilmiştir. Son dönemde tartışılan konu ise bu değil siyonistlerin işgalci sayıldıkları bölgelerle ilgili stratejileridir. Şimdi bunun tarihi sürecine, diplomatik ve hukuki boyutuna bakalım.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

458. Sayı Şubat 2021