Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Editörden

Ribat Dergisi Editör

Değerli Okuyucularımız

  • 07 Ekim 2020
  • 988 Görüntülenme
  • 454. Sayı / 2020 Ekim

Hayat; Yüce Yaratıcının insana vermiş olduğu en değerli hatta değer biçilemez bir hazinedir. Bu kadar değerli bir hazinenin her bir anı çok dikkatli ve titizlikle harcanmalıdır. Allah, insanı bu noktada rehbersiz ve kılavuzsuz bırakmamış ilahi hitabıyla kılavuzluk, peygamberleriyle de rehberlik yapmıştır. O, bizim hayat gemimize ruhumuzu kaptan yapmamızı istemiştir. Çünkü ruhunu hayat gemisine kaptan yapan hiç kimse dünya denizinde kopacak tufandan korkmaz. Allah’ın kendisine verdiği değer biçilemez hayat sermayesinin değerini kavrayabilenler her bir anlarını O’nun rızası için yaşamışlardır. Hayat, değerini uğrunda mücadele edilen “Amaç” tan alır. Amaç ne kadar değerliyse ömür de o kadar değerlidir. Amaç süflileştikçe hayat da o oranda süflileşmiştir. İnsanın bu bilinci her an canlı tutması ve düzenli aralıklarla hayatının amacına dair kendini çek etmesi gerekir. Mümin asla rastgele yaşayamaz. Çünkü o, bu dünyaya rastgele gelmemiştir.

İnsan, dünya hayatının hiçbir fani değerine boyun bükmeden yaşayabilmelidir. Bir defa boynunu büken ömür boyu boynu bükük yaşar. Namaz; kıyamıyla insana hayatta dik durmayı, Sonsuzlukların Sahibinden başka hiçbir güce boyun eğmemeyi öğretir. Hayat Allah’ın okulu, insanlar ise bu okulun öğrencileridir. Her birimiz bu okulda iyi ve başarılı birer öğrenci olmakla mükellefiz. Hayat okulunda onurlu bir öğrenci olmalıyız. Bu onuru bize aksiyona dönüşmüş bir imandan başka ne verebilir ki. Statik bir iman insanı bu onurdan mahrum bırakır. Kur’an-ın ölümsüz ve evrensel örnekleri(Peygamberler) bize hep bu mesajı vermez mi? Kur’an da geçen her bir ölümsüz örnek bizim hayatımızın mutlaka bir bölümüne mesaj vermektedir. İnsana kendisini nasıl Yüce Yaratıcının nazarında değerli kılabileceğinin işaretlerini sunmaktadır. İnsanın değeri de tatmin olduğu obje ile ölçülür. Mümin Allah ve cennetten aşağısıyla tatmin olamaz. Onun amacı Allah’ın rızasıdır. Allah’ın rızası ise O’nun indirdiği vahye tabi olmaktadır. Allah’ın indirdiği su ile hayat bulup da O’nun indirdiği vahye sırt dönmek nankörlüğün daniskasıdır. Su, biyolojik hayatın kaynağı, vahiy ise manevi hayatın kaynağıdır. Vahiyden mahrum yaşamak mümkün müdür öyleyse! Her insan hayat ipini vahye bağlamak zorundadır. Allah tan bağımsız bir hayat alanı olmadığını aklından çıkarmamalı ve kariyer planlaması yaparken de Allah’ı hesaba katmalıdır. Yaşarken ne olacağı kadar öldükten sonra da ne olmak istediğini kendine sormalıdır. Şunu da ifade edelim ki eğer dünya hayatı Allah’lı ve anlamlıysa sultan olmakla kurban olmanın arasında fark yoktur. Hz. Süleyman ve Hz. Zekeriyya –Hz.Yahya bize öyle diyorlar. Dünyadaki her şey bize bir emanettir. Emanete mutlak mülkiyet olarak bakmak emanete ihanettir. İhanet edilen emanet sadece servet değil bizzat insanın kendisidir. Dünyaya “Şahit” olmak için gelen insan, sahip olmaya yeltenirse servete ait olur. Sonuçta da ne şahit ne de sahip olabilir.

Yaşamış olduğumuz yüzyıl, insanlığın bütün ortak değerlerini değersizleştirme ve soysuzlaştırma stratejisi üzerine düzenlenmeye çalışılıyor. Âdem’den bugüne kadar insanlık tarihinde oluşmuş olan bütün değerler akıl almaz bir dezenformasyona tabi tutuluyor. Adeta insanlığın hafıza kaydı silinmek isteniyor. Yaşadıkları coğrafyalar farklı olmasına rağmen modern dünyanın Müslümanlarının tamamı bu durumdan şikâyetçi. İçinde yaşamış olduğumuz sokağa, mahalleye, şehre baktığımızda her birimiz, her gelen günün ahlakımızdan bir şeyleri alıp götürdüğüne şahit oluyoruz. İbadetlerimiz ahlaka dönüşmediği için insanlık kumaşımızın kalitesi sürekli düşüyor. Kokuşmaya başlayan sosyal hayat istesek de istemesek de bizi de etkiliyor. Farkına varmaksızın hassasiyetlerimizi kaybediyoruz. Allah’ın koyduğu sınırların dışında olduğu için anormal olan birçok şeyi normal gibi kabullenmeye başladık. Bu tehlikeli süreci hiç fark etmeksizin yaşayanlarımız olduğu gibi, durumun farkında olan ama neyi nasıl yapacağını bilemeyenlerimiz de var.

Bu ayki sayımızda, siz değerli okurlarımızın huzuruna imanımızın gereği olan tebliğ ve teşkilat şuurumuzun yenilenmesine vesile olması duasıyla “Tebliğ ve Teşkilat” dosyasıyla çıkıyoruz.

Makaleleriyle huzurlarınızda olmamıza vesile olan bütün değerli yazarlarımıza en kalbi teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Siz değerli okurlarımızı, insanlığın huzur ve selametinin adresi olan İslam’ı, güzel bir hayat ve tebliğ ile asrın idrakine sunmanın Kur’an ve Sünnetteki usulleri konusunda bilgilenmek ve şuurlanmak için dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.

 

 

 

 

 

 

454. Sayı Ekim 2020