Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Derkenar

Ali Bektaş

Mevlana'yı Okumak

  • 06 Şubat 2020
  • 1204 Görüntülenme
  • 446. Sayı / 2020 Şubat



Mevlâna Sünni dünyanın açmazlarını da işler eserlerinde, Şii dünyanın takıntılarını da. Eş’arilerî de tenkit eder, Mu’tezile ve Cebriyyeyi’de. Onda fıkıhçıların kuru fıkha saplanmış kafaları da bir meseledir, tasavvufu; zenginler ve iktidar sahipleri önünde gösteriş aracı yapan müteşeyyihler de. Tefsir geleneğindeki yanlışlıkları da söyler Hazret, hadisler konusundaki tereddütlere de itiraz eder. Kur’an kârîlerinin süslü püslü, sırf nağmeden, teganniden ibaret okuyuşlarını da eleştirir. Kur’an’a bir “metin” muamelesi yapılmasını da.

 

Hazret-i Mevlâna’nın kendinden önce ve kendi çağındaki âlimler, müderrisler gibi İslam ilimlerinden herhangi biri üzerine bildik anlamda sıralı, konulu bir eseri olmadığı, mevcut eserlerinin onun kendi anlama ve söyleyiş sistemine uygun olduğu bilinmektedir.

Mevlâna’nın öncesinden ya da çağından fıkıh âlimi, hadis âlimi, kelam âlimi, tefsir âlimi vb. diye bildiğimiz zatlar vardır ve onlardan bizlere kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili eserler kalmıştır. Bir şekilde yolu Konya’ya uğramış, Mevlâna ile aynı havayı teneffüs etmiş SadrettinKonevi’den Necmeddin Daye’ye kadar Mevlâna çağındaki âlimlerin İslam ilim literatürüne uygun eserlerinin bir kısmı bugün elimizdedir. Elbette bu söz konusu ulemanın ve urefanın İslam ilim literatürüne, İslam ilimlerine uygun, sıralı ve konulu eserlerinin dün olduğu gibi bugünün dünyasına da katkıları muhakkaktır. Ancak 13 yy. İslam alemine bakılırsa Mevlâna gibi söyleyen, “yazan” çok az alim ve arif vardır. Bu usulde, bir elin parmaklarını geçmeyen zatların arasında da söyleyiş olarak en üstünleri Hazret-i Mevlâna’dır. Fahreddin Iraki, ŞihabüddinSühreverdi-i Maktul gibi tasavvuf ve felsefi tasavvufla meşhur olmuş bazı müelliflerde Mevlâna’daki gibi bir üslup gözlemlense de, zaman zaman okuyucuya sıkıntı veren zorlama yorumlar, muhatabı hiç dikkate almadan ortaya atılmış iddialar,tasavvufun belki hiç yazıya geçirilmemesi gereken ince bahisleri, sadece şahsi tecrübeyle anlaşılacak, yazmakla okumakla muhatap tarafından asla kavranamayacak bazı hakikatlere yer vermek gibi hususlara Mevlâna’nın eserlerinde asla rastlayamazsınız. Hazretin, Divan-ı Kebir adlı eseri nispeten yukarıdaki bazı hususlarda diğer müelliflerle benzerlikler içerse de Hazret, özellikle tasavvufun incelikleri, sadece şahsi tecrübeyle anlaşılabilecek bazı konular geldiğinde, burada susalım, der. Kalbi gevşek olanların kalplerinin kaymasından ve yanlış anlayabileceklerinden çekinerek söz konusu bahislere girmez.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

446. Sayı Şubat 2020