Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Satırdan Sadra

Adil Akkoyunlu

Ayrılık Felakettir

  • 06 Temmuz 2019
  • 1521 Görüntülenme
  • 439. Sayı / 2019 Temmuz
Yazıyı Dinle
0:00
0:00
Yazarın Diğer Yazıları
Adil Akkoyunlu
Tüm Yazı Arşivi



Bağlı bulunduğu mezhebi, dinin yerine koyup Mezhepçilik yapmak, cahilliktir, bağnazlıktır, ayrımcılıktır. Ufku karartmaktır. Kindir, nefrettir, düşmanlıktır. Ölümden daha kötü olan fitnenin fitilini tutuşturmaktır. Bir adam öldürülür, zamanla unutulur. Fakat fitnenin kini asırlarca unutulmuyor, açtığı yaralar kolay sarılmıyor.

 

 

 

Bugün Yahudilerin ve Haçlıların oyunlarına gelen yeryüzü Müslümanları, Kur’an’a sımsıkı sarılmayışlarının, Allah’a ve Resulüne gerektiği şekilde itaat etmeyişlerinin, vahyin gölgesinde birlik olamayışlarının dünyadaki cezasını çekiyorlar.

 

 

 

Bütün olumsuzluklara rağmen ümitsiz değiliz. Müslümanlar, acılarının farkına varıyorlar. Dertlerini, problemlerini, sıkıntılarını konuşuyorlar. Uyanıyorlar artık. Diriliyorlar. Ayağa kalkmaya çalışıyorlar. Ensar – Muhacir kardeşliğini başta Türkiye olmak üzere yine birçok duyarlı Müslümanlar canlı tutmaya çalışıyorlar. Kardeşlerine sahip çıkıyorlar. Kucak açıyorlar, ekmeklerini, topraklarını paylaşıyorlar onlarla.

 

 

 

Müslümanlar arasındaki ayrılıklar ve çatışmalar doğal değil; bir proje dâhilinde yazılan senaryoyu sahneliyorlar. Müslümanları zayıf düşürmek için bahaneler bulup çatışma ortamları hazırlıyorlar. İslam coğrafyasındaki bütün çatışmalar, darbeler ve müdahaleler dış kaynaklıdır.

Birçok değerlerinden uzaklaştıkları gibi feraseti de terk eden Müslümanlar, alet oluyorlar düşmanlarına. Hazırlanan senaryoda verilen huysuz kedi rolünü oynuyorlar. Huysuz kedi, kendi yavrusunu önce fareye benzetir, sonra da parçalar, yermiş. Bazı Müslümanlar da, kendi kardeşlerini önce kâfir, zalim, düşman olarak ilan ediyor, sonra da öldürüyorlar. Hariciler de, Hz. Ali’yi kâfir ilan edip öldürdüler. Hz. Osman’ın odasına ilk girip onu öldürmek isteyen Hz. Ebubekir’in oğlu Muhammed’di. Hz. Hüseyin’i ve yanındakileri öldürenler de Müslüman’dı(!) Yezid’in Kerbela komutanı; Peygamberimizin: “Anam babam sana feda olsun.” diyerek övdüğü Sa’d bin Ebi Vakkas’ın oğlu Ömer bin Sa’d’dı.

Günümüzde de benzer oyunlar oynanıyor. Bize düşen; onların oyunlarını bozmak; rol almamak.

Müçtehit imamlar, birbirlerine rakip ve düşman birer komutan değildi. Vahyin anlaşılması için bir laboratuar hassasiyetiyle ceht ve gayret gösteren içtihat sahibi büyük âlimlerdi.

 

Mezhepler, vahyin daha iyi anlaşılmasına ufuk açan okullardır.

 

İçtihat, edille-i şer’iyyedendir. Şer’i delildir.

Vahye dayanan (Kur’an ve sahih hadisleri esas alan) bütün hak mezheplere; “Evet!” diyoruz.

Fakat mezhepçiliğe “Hayır!”

Irkların varlığına da “Evet.”; ırkçılığa “Hayır!” dediğimiz gibi…

Cemaatlere evet! Cemaatçiliğe hayır!

Mezhepler gereklidir. Yapılan ilmi araştırmalar ve çalışmalar Müslümanların vahyi anlamalarını kolaylaştırmaktadır.

Bağlı bulunduğu mezhebi, dinin yerine koyup Mezhepçilik yapmak, cahilliktir, bağnazlıktır, ayrımcılıktır. Ufku karartmaktır. Kindir, nefrettir, düşmanlıktır. Ölümden daha kötü olan fitnenin fitilini tutuşturmaktır. Bir adam öldürülür, zamanla unutulur. Fakat fitnenin kini asırlarca unutulmuyor, açtığı yaralar kolay sarılmıyor. Mesela: Yahudi münafık Abdullah ibni Sebe’nin, Müslümanların arasına attığı fitne, yüzlerce yıl devam etti.

Mezhepçilik yapanlar, mezheplerini din edinenlerdir. Bazı kimselerin, bazı kimseleri çok sevip Allah’ın yerine koymaları, putlaştırmaları gibi…

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

439. Sayı Temmuz 2019