Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Yaşama(ya) Dair

Kadir Demirlenk

"Helal ve Temiz Olarak" Faydalanmak

  • 09 Ekim 2018
  • 1870 Görüntülenme
  • 430. Sayı / 2018 Ekim



Kur’an, insanlara malları üzerinde tasarruf hakkı tanımıştır. Müslüman kişi; sahip olduğu nimetlerin, dünyalıkların cazibesine, şatafatına, büyüsüne kendisini kaptırmamalı bunlardan ihtiyacı kadarıyla helalinden istifade etmelidir. Ahiret hayatının daha hayırlı ve kalıcı olduğunu unutmamalıdır.

 

Müslüman, gerek dünya nimetlerini elde ederken, gerek kullanırken gerekse de elinde bulundururken sahip olunan dünyalıklar Allah’ı unutturmamalı, Allaha kullukta önüne engel olmamalıdır. Bilakis bu nimetlerle Allah’a yakınlaşmanın yollarını aramalıdır.

 

Rabbimiz; Kur’an da, dünyalık nimetlere sahip olma bakımından en olumlu ve en olumsuz örnekleri kıssalarla, sebep ve sonuçlarıyla canlı bir şekilde bize sunmaktadır. Dünyalık sahip olunan nimetleri kullanmada en kötü örnekler olarak; Firavn, Nemrut, Haman ve Karun ile bahçe sahipleri bizlere anlatılır. Müslümanları bunların düştükleri hatalara düşmemeleri hususunda uyarır, onların pişmanlıklarını ve helaklerini ibret olarak zikreder.

 

Kur’an; itikadi, ibadi, ahlâki, hukuki konularda olduğu gibi dünya hayatı ve dünyalık nimetlerle ilgili prensiplerini de belirlemiş ve onlara uyulmasını istemiştir.

Kur’an’a göre mutlak anlamda göklerin ve yerin mülkü içindekilerle beraber Allah'ındır. “Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır.” (Ali İmran, 3/26-189) Allah bu mülkü, dilediği kimseye dilediği şekilde verme hakkına sahiptir. Aynı zamanda “Mülkün” kendi belirlediği prensipler çerçevesinde kullanılmasını istemektedir. Kur’an bu anlamda, ne maddeyi(dünyalıkları) tamamen terk etmeyi istemiş, ne de tamamen ahireti ihmal ederek dünyalıklara yönelmeyi öğütlemiştir. Bilakis maddenin (dünyanın), manayı (ahireti) kazanmada kullanılmasını istemiştir. Kur’an’ın dünya ve dünyalık nimetlerle ilgili temel prensiplerini şu şekilde özetleyebiliriz:

Sahip olunan nimetler dünya hayatının süsüdür, geçicidir, az bir faydalanmadan, oyun ve eğlenceden ibarettir.

Kur’anın hedefi ahiret hayatını kazanmaktır. Dünya ve dünya nimetlerini ahiret hayatını kazanmada aracı kılar mümin kullara da bunu böyle bilmesini hatırlatır. Ahirettte verilecek nimetlere karşılık dünyalık nimetlerin çok daha basit ve geçici olduğu, değersiz olduğu bilinciyle bu nimetlerden faydalanmayı öğütler. “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?” (Enam,6/32) “Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür.” (Kehf, 18/46) “Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir.” (Ali İmran, 3/185) “Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, (eğlence türünden) tutkulu bir oyalama, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir çoğalma-tutkusudur.” (Hadid, 57/20) “Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah’ın va’di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah’ın adını kullanarak) aldatmasın.” (Fatır, 35/5)

Dünya hayatı ve dünyalık nimetler birer imtihan vesilesidir.

Müslüman, sahip olduğu her şeyin yegâne sahibinin Allah olduğunu bilir. Sahip olduklarıyla imtihan olunduğunun bilincindedir. Varlığıyla şımarıp Allah’ı unutmaz. Yokluğuyla üzülüp Allah’a isyan etmez. Bu nimetlerden bir gün hesaba çekileceğinin bilinciyle sahip olduğu nimetleri kullanır. Bunları dünyada yaşamın tek gaye ve hedefi olarak görmez. Bunları üstünlük sebebi saymaz. “Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir ve büyük mükâfat Allah'ın katındadır.” (Enfal, 8/28;Teğabun, 64/15) “Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz” (Ali İmran, 3/186)

Müslüman sahip olduğu dünya nimetlerini meşru yollarla ve helal şekilde elde etmelidir.

Kur’an, insanlara meşru yollarla mülk edinme hakkı tanımış, ticari ilişkilerde helal ve haram sınırlarını belirlemiş, ticaretin bu esaslar çerçevesinde yapılmasını emretmiştir. Haksız ve haram yollarla kazanç elde etmeyi de kesinlikle yasaklamıştır. “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.” (Nisa, 4/29)

Rabbimiz, rızık olarak verilen nimetlerden helal ve temiz olarak faydalanmayı bizlere emretmekte, gayri meşru her türlü kazancı, faydalanmayı haram kılmaktadır. Bu anlamda gayri meşru ticari iş ve işlemleri; haram nesnelerin kullanımı, ticareti ve işletmesi, içki, zina, kumar, domuz eti vb. haramlar ve türevleri, faiz, ticarette yalan, eksik tartma ve ölçme, aldatma, ayıp ve kusuru gizleme, sahtekârlık, dolandırıcılık, rüşvetle yapılan iş ve işlemler, hak etmeden ücret alma, işçinin hakkını ödememe, dürüst üretim yapmama, yetim malı yeme, mirasta hak ve hukuk tanımama gibi haramlığı kesin olan kazanç yolları terk edilmelidir. Allah’ın kullukla ilgili hakları ihlal edilmemeli, özellikle farz ibadetler terk edilerek kazanç sağlanmamalıdır.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

430. Sayı Ekim 2018