Sayı : 495   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Hususi Fikirler

Mustafa Çelik

Müslüman Genç Müslüman Çevrede Yetişir

  • 06 Temmuz 2018
  • 2086 Görüntülenme
  • 427. Sayı / 2018 Temmuz



Gençliğini kaybetmiş veya düşmanlarına kaptırmış bir ümmetin esareti ve zilleti daimdir. Mekke’nin nüfuzlu ve refah içinde yaşayan ailelerine mensup gençler, İslam’a; yaşlılar, köleler, fakirler, kimsesiz ve zayıf kimselerin duydukları sempati ve ilgiden daha fazlasını göstermişlerdir. İslam’ı yayma konusunda Hz. Peygamber’e asıl destek ve yardımcı olanlar bu imanlı gençlerdir. Nitekim ilk müslümanlardan birkaç kişi elli yaş civarında, birkaç kişi otuz beş yaşın üzerinde, geri kalan çoğunluk ise otuz yaşın altında bulunuyordu.

 

eğitiminde manevî değerler önemlidir. Allah inancı, ibadet algısı ve ahlâkî hasletler çocuğa şiddet ve zorlama ile değil yumuşaklıkla kazandırılmalıdır. Tatlı bir üslûp ile verilen her bilgiyi çocuk adeta içecektir. Baskı ile öğretilmeye çalışılan her ne olursa olsun bir kulağından girip diğerinden çıkacaktır.

 

Müslüman gencin yetiştirilmesi hususunda en mühim prensip iyi örnek olmaktır. İyi örnekleri, güzel önderleri bulup çevremizi onlarla donatmaktır. İyi örnek ve güzel önder kıtlığı yaşayan toplumlarda özlemi duyulan asrın Nemrudlarından hesap soran, asrın Ashab-ı kehf misali zamane Dakyanuslarına meydan okuyan Müslüman gençler yetişmez.

 

 

Gençlik ve gençliğin İslâm üzere ibadet toprağında yetiştirilmesi, İslâm’ın vazgeçilmezidir. İslâm üzere bir gençlik yetiştirmekten vazgeçenler, istikballerini İslâm düşmanlarına emanet edenlerdir. İslâmî istiklal ve istikbal, iman insanı olmuş gençlerle kaimdir. Gençliğini kaybetmiş veya düşmanlarına kaptırmış bir ümmetin esareti ve zilleti daimdir. Mekke’nin nüfuzlu ve refah içinde yaşayan ailelerine mensup gençler, İslam’a; yaşlılar, köleler, fakirler, kimsesiz ve zayıf kimselerin duydukları sempati ve ilgiden daha fazlasını göstermişlerdir. İslam’ı yayma konusunda Hz. Peygamber’e asıl destek ve yardımcı olanlar bu imanlı gençlerdir. Nitekim ilk müslümanlardan birkaç kişi elli yaş civarında, birkaç kişi otuz beş yaşın üzerinde, geri kalan çoğunluk ise otuz yaşın altında bulunuyordu. Mesela genç yaşta İslam’ı kabul edenlerden Hz. Ali 10, Zeyd b. Hârise 15, Abdullah b. Mes’ud ve Zübeyr b. Avvam 16, Talha b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf, Erkam b. Ebi’l-Erkam ve Sa’d b. Ebî Vakkas 17, Mus’ab b. Umeyr 18-20, Abdullah b. Ömer 13, Câfer b. Ebî Tâlib 22, Osman b. Huveyris, Osman b. Affan, Ebû Ubeyde ve Hz. Ömer 25-31 arası. İşte islam’ın oluşturmak istediği ideal genç tipi için Kur'an'da Rabbimiz Ashab-ı Kehf gençlerinin iman mücadelesini örnek olarak anlatmaktadır.

“Biz sana onların kıssalarını gerçek olarak anlatacağız. Hakikaten onlar, Rablerine iman eden birkaç genç idi. Biz de onların hidayetlerini artırdık.” (Kehf, 18/13)

Bugünün gençleri için Ashab-ı Kehf'i iyi anlamalıdırlar. Bütün zorluklara karşı onların tevhid mücadelesi her zaman diğer gençler için örnektir. Müslüman bir gencin yetişmesi için şu ortamların sağlıklı olması gerekir:

1- Aile ortamı

2- Okul ortamı

3- Çevre ortamı

4- Arkadaş ortamı

5- Çalışma ortamı

Eğer bu ortamlar bir gencin yetişmesi için yeterli değilse, ahlaki ve dini yönden eksiklik arz ediyorsa veya yok denecek kadar azsa iş başa düşüyor demektir. Münkir ve müşrik bir dünya görüşüne sahip olan Batı medeniyetinin zavallı pedagog ve psikologları dipsiz kuyuya ipsiz inerek ortalama on yılda bir değişen fikirlerle ana-babalara yeni yeni reçeteler sunuyorlar. Hepsini de “Doğrusu budur,böyle davranın, çocuğunuz mükemmel yetişsin” diye pazarlıyorlar. Freud’dan hayli etkilenen 68 kuşağının eğitimcileri “Çocuğu serbest bırakın, her istediğini yapsın, hevesi kalmasın, hiç azarlamayın, sadece sevgi verin” diye diye günümüzün serseri ruhlu, sabırsız, sorumsuz ve ahlaksız neslini yetiştirdiler elbirliği ile. Şimdilerde ise daha farklı sesler yükseliyor o taraflardan: “Çocuğa beklentilerinizi ve görevlerini söyleyin, hata yaparsa ceza verin, hatta hafifçe dövebilirsiniz bile.” Bunlardan etkilenen birçok sözde dindar ailelerden bile “Çocuğumuza nasıl davranalım?” soruları yükseliyor. Müslümanlar, sanki çocukları hususunda dinleri kendilerine bir şey söylememiş, sanki Peygamberleri bir şey öğretmemiş gibi davranıyorlar. Müslümanlar olarak bu gaflet ve cehaletten mutlaka kurtulmalıyız.

İslâm’da Müslüman baba ve anne için eğitim ve öğretimden maksat; sahih iman sahibi salih evlat yetiştirmektir. Başka bir ifadeyle Allah-û Teâla’nın razı olduğu davranışları kendi evlatlarına kazandırmaktır. Çünkü biz mü’minler nefsimizi ve neslimizi yakıtı insan ve taş olan cehennem ateşinden korumakla mükellefiz. Rabbimiz buyuruyor:

"Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun ki, Onun yakıtı insanlar ve taşlardır..." (Tahrim, 66/ 6)

Gençleri cehennem ateşinden koruma mesuliyeti birinci derecede anne babalardadır. Ayet-i Kerime, gençlerden önce evvela anne ve babaların kendilerini ıslah etmelerini istemektedir. Kendilerini ıslah edemeyenler, başkalarını ıslah edemezler. Günümüzde -kendi hayat şartlarından dolayı- çocuklarının eğitimi konusunda günlük bakım merkezlerinden, bebek bakıcılarından, eğitimcilerden, özel öğretmenlerden, sağlık merkezlerinden, okul öncesi bakım merkezlerinden ve organize edilmiş sosyal faaliyetlerden yardım alan ebeveynlerin sayısı gittikçe artmaktadır. Hâlbuki hayat şartlarındaki her türlü zorluğa rağmen, çocuklarımızın eğitimleriyle ilgili kişiler olarak kendi sorumluluğumuzdan feragat edip, çocuklarımızın ahlaki ve manevi değerlerle donatılmasını, çocuğun eğitimini evde takviye etmeksizin, tamamen eğitimcilere ve diğer uzmanlara bırakamayız. Çocuklar kendilerine örnek alacakları ("iyi örnekler" olarak da bilinen) modellere ihtiyaç duyarlar ve bu konudaki başlıca modelleri ebeveynleridir. Ebeveynlerin iyi örnekler olabilmesi için kendilerinin de örnek aldığı ve izinden yürüdüğü birilerinin olması gerekir. Müslüman ebeveynler için esas örnek, Hz. Muhammed(sav)'dir. "Sizin için, Allah 'a ve ahiret gününe kavuşmayı ümit eden ve Allah'ı çok zikreden kişiler için Allah resulünde güzel örnekler vardır." (Ahzab, 33/21) Peygamberin fiilleri yereldir fakat, coğrafyaları ve çağları aşan, sosyal adalet ve ekonomik eşitlik getiren, farklı kültürlerden, yaşlardan, ırklardan ve cinsiyetlerden olan insanlar arasında uyum sağlayan evrensel uygulamaları vardır. Çocuklarımız Allah'ın gelecekteki değerli halifeleri olacaksa, onlar için evrensel İslâmi değerleri günümüzün ihtiyaçlarına göre yeniden gözden geçirmemiz ve bu değerleri hayatımızın merkezine almamız gerekmektedir.

Kur'an-ı Kerim’de; "Allah sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezler olarak çıkardı." (Nahl, 16/78) buyurulmaktadır. Böylece insanın öğrenmeye ve terbiyeye olan ihtiyacı dile getirilir. Mesela hayvanlar dünyaya gelmelerinden kısa bir süre sonra hayat şartlarına uyum gösterirken, insan bir-iki senede ancak ayağa kalkabilir. Kendini idare edebilecek bir seviyeye ancak on beş yaşından sonra gelir. Hayatı boyunca da öğrenmeye muhtaçtır. Bediüzzaman'ın ifadesiyle, "İnsanın vazife-i fıtriyesi taallümle tekellümdür." (Sözler/Said Nursî, Sh: 293) Eğer çocuklarımızı manen, ruhen doyuramazsak aç canavara dönüşürler.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

427. Sayı Temmuz 2018