Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Başyazı

Abdullah Büyük

Men Rabbüke, Mü'minin Dünya İle İlişkisi

  • 08 Ekim 2021
  • 787 Görüntülenme
  • 466. Sayı / 2021 Ekim



Mutlak sevincin, mutlak mutluluğun adresi olmayan bu dünya hayatını cennete çevirmeye, cennet gibi yaşamaya çalışanlar asıl cennetten mahrum olurlar. Bu dünyada sıkıntısız bir mutluluk yaşamak muhal olduğundan onlar için hem bu dünya hayatı zor olacak hem de ahiret hayatı çetin geçecektir ve hakiki mutluluğu da hiçbir zaman elde edemeyeceklerdir.

 

Müslüman’dan istenen dünyadan tamamen soyutlanması ve ona yüz çevirmesi değildir, bu zaten İslam dininin getirdiği esaslara da aykırı bir durumdur. “Dünyadan nasibi unutma.” (Kasas, 28/77) buyuran Rabbimiz dünya hayatı için de çalışmamız gerektiğini söylemiştir. Fakat tefrik etmemiz gereken şudur ki, dünyayı ahiretin önüne geçirmek her türlü dünyevileşmenin ve neticesinde dinden, ibadetlerden ve Allah’tan uzaklaşmanın önünü açacaktır. Şu hakikati de inkâr edemeyiz ki, kalpler tok olursa mideler aç, mideler tok olursa kalpler aç olur.

 

 

Bir müminin dünyaya bakış açısını, onunla olan ilişkisini veciz bir şekilde ifade eden ayet-i kerimede Rabbimiz: “Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma…” (Kasas, 28/77) buyurmaktadır. Ayette ilk olarak ahiret yurdunun istenmesinin emredilmesiyle dünyayı merkeze alan bir yaşam yerilmiş, fakat kişinin dünya ile ilişiği de tamamen kesilmemiştir. Zira şu dünyada yaşayan her insanı ölümüyle başlayacak, kabir, sorgu, mizan gibi zorlu durakları olacak, nihayeti ise Allah’ın huzurunda sonlanacak muazzam bir yolculuk beklemektedir. Üstelik bu yolculuğun ne zaman başlayacağını da yine hiçbir insan bilmemektedir. O halde birkaç saatlik bir yola çıkacağımız vakit şu basit dünya şartlarıyla dahi birçok hazırlık yapıyor, birkaç gün önceden tüm gerekenleri temin ediyor, taşıtımızın yakıtını ikmal etmeyi ihmal etmiyorsak; ebedi bir yolculuk için de gerekli olanları hazırlamamızı emreden ayet-i kerimenin mesajını dikkate almalıyız. Şu kısacık dünya hayatı için hiç durmadan çalışıp da ahiretini unutan, ebedi hayatını geçireceği dünyası için hiçbir hazırlık yapmayanların içinde bulundukları bu acı durumun farkına varmalıyız. Ayakları rahatsızlanıncaya kadar namaz kılan, geceleri uyumak yerine sürekli gözyaşı döküp Allah’a yalvaran Peygamber Efendimiz (sav)’in bu manevi azıkları ne için topladığını iyi anlamalıyız. Zira O (sav) yattığı hasırın izi yüzüne çıkmış halde kendisini görüp gözyaşı döken Hz. Ömer’e “İstemez misin ya Ömer, dünya onların, ahiret de bizim olsun. Dünya ile benim ne alâkam olabilir? Ben bir yolcu gibiyim, bir ağaç altında gölgelenip, sonra da orayı terk ederek yoluna devam eden bir yolcu.” (Buharî, “Tefsir”, 21; Tirmizî, “Zühd”, 44; İbn Mâce, “Zühd”, 3) şeklinde cevap verdiğinde asıl dünyanın ahiret olduğunu, bu dünyaya takılıp kalmamak gerektiğini adeta ümmetine haykırıyor, sanki asırlar evvelinden bugün lüks ve israf içinde boğulmuş, ahiretini unutmuş ümmetini görüp onları uyarıyordu.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

466. Sayı Ekim 2021